İnsülin insan vücudunda metabolizma düzenleyici temel hormonlardan biridir. Vücudumuzda kan şekerini yükselten birçok hormon ve faktörler bulunmakta ancak kan şekerini normal seviyelere indirmek sadece insülin hormonunun görevidir. İnsülin direnci ise dolaşım sisteminde normal yoğunluktaki insüline karşı duyarlılığın azalması olarak tanımlanmaktadır. İnsülin direnci durumunda, insülinin glukozu hücre içine gönderme etkisi azalır veya kaybolur. Böylece kanda bulunan fazla şeker normal seviyelere indirilememiş olur. Kanda bulunan glikoz hücre içine giremeyerek enerji olarak kullanılamaz ve yağ olarak depolanmaya başlar. Özellikle bel ve göbek çevresindeki yağlanmanın artmasına neden olur. Bu durum insülin direnci varlığının önemli bir belirtisidir. Kanda yükselmeye devam eden şeker, vücudu enfeksiyonlara açık hale getirmesiyle beraber, tip 2 diyabet, Alzheimer, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, görme ve sinir sistemi bozuklukları gibi birçok hastalığın önünü açmış olur. Bu sebeplerle insülin direncinin erken fark edilmesi ve beslenme tedavisi büyük önem taşımaktadır.
Peki insülin direnci belirtileri nelerdir?
- Kilo alma hızında artış ve zor kilo verme
- Sık sık ortaya çıkan tatlı krizleri
- Karbonhidrat içeriği yüksek gıdalar yeme isteğinde artış
- Yemek sonrası uyku hali
- Kısa aralıklarla acıkma ve geç doyma
- Bel ve göbek çevresinde kalınlaşma
- Açlık durumlarında el ve ayaklarda titreme, baygınlık hissi, soğuk terleme
İnsülin direnci oluşumuna sebebiyet veren birçok durum vardır bunlar;
olarak sıralanmaktadır. Obez bireylerde dışarda görünen kilo dışında asıl önemli olan iç organların çevresini saran yağlardır. Bu yağlar insülin direncinin artmasına sebep olur. Yüksek doymuş yağ ve yüksek miktarlarda şeker içeren beslenme tarzları ve düşük fiziksel aktivite zaten sağlıklı olmayan bir yaşam tarzının göstergesidir. Bunlar bizi obeziteye, insülin direncine, diyabet hastalığına ve daha birçok hastalığa sürükleyen bir zincir gibidirler. Bu zincirleri kırmanın vakti gelmedi mi? Yapılan çalışmalara göre önümüzdeki 10 yıl içerisinde diyabet nedeniyle toplam ölüm oranlarının %50 artacağı öngörülmüştür. Gelin bu zincirleri kırmak için nasıl beslenmeliyiz sorusuna cevap bulalım.
İnsülin direnci tedavisinde diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişikliği ön plandadır. Öncelikle değişim tabakta başlar, yediklerimiz bizim nasıl olacağımızı belirler. Tabağımızın porsiyonlarını küçülterek içeriğini karbonhidrat-protein-yağ miktarlarını dengeli olacak şekilde ayarlamalıyız. Türkiye sağlıklı yemek tabağı modelindeki düzene göre tabağımızın 4’te 1’i karbonhidratlar, 4’te 1’i sebzeler ve geri kalan tabağın yarısı da meyve grubu, et grubu ve süt grubu olacak şekilde 3 eşit miktar olacak şekilde ayarlanmalıdır.
Besin tüketimlerinde basit ama oldukça önemli değişiklikler yapılmalıdır. Beyaz un, beyaz ekmek gibi gıdaların yerine tam buğday unu, çavdar ekmeği gibi posa içeriği yüksek, glisemik indeks değeri düşük olan tam tahıl ürünlerini seçilmelidir.
Poğaça, kek, mantı, kurabiye gibi hamur işlerinden, şerbetli tatlılardan, hazır meyve suları, şerbetli gazozlar, çikolata, gofret bisküvi cips gibi paketli ürünlerden, mısır, pirinç, patates gibi gıdalardan uzak durulmalıdır.
Kefir, ev yapımı yoğurt, peynir gibi probiyotik gıdalar tüketilmelidir.
Sebze tüketimine ağırlık verilmelidir.
Hücre yenileyici özelliğe sahip olan, antioksidan içeriği yüksek gıdalar beslenmeye eklenmelidir.
Düzenli egzersizler yapılarak hareketli bir yaşam sürdürmeye önem verilmelidir.
Anahtar Kelimeler: