Karakış derler kışın en çetin en zor geçen zaman dilimine. Bu yılın kışı da muhkem geçiyor. Küresel ısınma distopyasına inat. Mevla karda yağdırıyor, yağmurda yağdırıyor. Çok değil iki hafta önce İstanbul’da, geçen hafta Isparta’da kar yağışı sebebiyle yaşanan mağduriyetlere sıcak evlerimizde uykularımız kaçarak, hüzün ve endişe ile eşlik ettik. İnsanız çünkü zemheri mevsime yakışırdı, insanın kalbine değil. Zemherinin uğultusunda ebetteki müşkili olanı duymalıydık. Karın eşsiz örtüsünde hayvanata, nebatata kayıtsız kalmamalıydık. Nitekim öyle de oldu. İklim koşulları insanın tarihi gelişimini belirleyen unsurlardan biridir. Eski çağ dediğimiz o vakitler ki; insanoğlu iklime uyar, iklimle ceddelleşmezdi. Paleolitik çağda; doğanın sınırlayıcı baskısı altında avcı toplayıcı gelenekten, mezolitik çağda ekip biçmeye geçen insan. Akabinde ticaretle ekonomik ilerleme kaydetti. İklimin çetin şartları hafifledikçe belki de ara nefes verdikçe insan daha da ilerledi. İlerledi ve evlerinde yalnızlar sofrası kurmaya başladı. İlerledikçe kibri kocaman oldu. Bireyler bireyleri, devletler toplumları hegemonyası altına aldı. Mevsimler yumuşadı lâkin insanın kalbinden karakış göçüp gitmedi. Gidemedi. Buradan bir parantez açarak gençliğimin karakışına değinmeden edemeyeceğim. Zemheri; zamanda, ekonomide, ülke kaderinde ara ara nükseder. Tıpkı 28 Şubat gibi. O vakit üzerime kat kat giydiğim kıyafetlerim elimdeki eldiven, boynumdaki atkı ve dâhi soba, kalorifer, okul kantininde içtiğim ıhlamur ısıtamıyordu hiçbiri yüreğimi, dimağımı. Üniversite öğrencisiydim. Düşünsenize mutlu koşa koşa okula gidecekken; her akşam haberlerde sen ve senin mefkûrendekiler tehdit olarak görüldü ve öyle lanse edildi. Tıp fakültesi okuyan genç kızlar evlerine döndüler. İlahiyat fakültesi okuyan erkekler oto yıkamacıda işe başladılar. O dönemin gençleri alınan kararların künhüne vakıftı. İlahi iradeye de imanı tamdı. İnsan kâmil ise o karakıştan geçerken mukavemetli olmalıydı, öyle de oldu. Ve fikri zemheriden fikri bahara geçti bu güzel topraklar. Zaman içinde insan mizacına uygun şekilde maişet, makam ve ilim edinme telaşı ile büyük hengâme ve tantana içinde buldu kendini. Kâh yürüdü, kâh koştu. Birbirine bolca hizmetler ederken; insan, bazen birinin önünü açtı, bazen önünü kesti, kâh elinden tuttu kâh gözünü çıkarttı. İnsan; insan olmaya devam etti. İklim şartlarına uygun biçimde. Mevsimler insandan daha kolay ve daha çabuk yumuşadı. Şimdilerde ise dünyanın sıhhati buz gibi, ketum, acımasız, isyankâr dönemden geçiyor. Covid denilen sessiz isyanın sessiz itaatsizliğin insanlıktan hâlas olmasını evrenin sağlık zehmerinden sağlık baharına geçmesini temenni ederek ehli tevhide selam ediyorum…
Anahtar Kelimeler: