ORTA KARAR

  • 25.06.2021 22:55
  • Okunma: 2452 kez

Uzunca bir yola çıktığında; bazen şahin gibi keskin gözlerle şoför koltuğunda biz oluruz. Bazen de direksiyonu verip, yolcu koltuğunda uyuyakalırız. Epey yol gittikten sonra ise; neredeyiz, burası neresi diye sormadan etmeyiz. Kısa bir süre sonra ah yol ah yolcu ah hancı diye iç geçiririz. 
Molada orta kahveyle çokça değil orta karar dinleniriz. Yol ve yolculuk her insanı dirayeti nispetinde yorar. Yolda havf ve reca duygusunu derince yaşarız. Aman trafik olur mu? Yol bozuk mu? Sapağı kaçırır mıyım? Endişesi ile. Varsın olsun sevdiklerime kavuşacağım ümidini taşır ve dengeleriz.
İnsan olma yolculuğu da fiziki maddi yolculuklarımıza çok benzer. Rutinin dışına tabiat dengesinin dışına yolculukta pek çıkmayız. Uykumuzu, iştahımızı ve tüm aktivitelerimizi yola odaklı dengeli yerine getiririz. Hani derler ya; tanımak istediğinle yolculuk yap.
O insan ki; ilişkilerinde ölçüyü tutturarak usul usul yol alan erdemli bir zanaatkâr mı?
Yoksa tecessüs, riya, boş sözle kalben insanı öldüren cellât mı?
Bu sonuçları ancak yol alırken yol arkadaşımızı tanıyarak süzüp önümüze koyabiliriz. Ezberden, uzak, ırak bakışlarla edinilen sonuçlar ancak  yakıştırma olur.
Orta karar olma tanımlamasında Peygamberimiz; benim ümmetim orta ümmettir. İfadesinde  görürüz.
Ayrıca orta ümmet; İktisadi olarak savurgan olmayan, sözünde ölçülü olan (iltifatında ve eleştirisinde) dengeli olan demektir.
Fatiha suresi 6. Ayettede orta (sıratımüstakim )olanlardan olma temennisi ve duasını yaparız.
Bu demek değildir ki; bir lokma, bir hırka israiliyatını devam ettirelim. İnsan çalışır, didinir, kazanır.
Yer, içer, gezer dünyadan nasibini alırken gecesini gündüzünden ayırmaz.
Gündüzün dikkatini gecesine de uygular. En yakınlarına en kaba tavır ve üslupta  olup en uzağındakilere en latif, nazik halini göstermez. Letafete, rikkate en yakınından başlar. Gündüz sosyal ve iş yaşamındaki ölçüyü kaçırmayan güzel insan evine ailesine biteviye aynı ölçüde sevencen olmalıdır.
Ölçüden bahsederken; en kavramından söz etmezsek olmaz. Seküler düzenin bize sunumu olan EN.
En büyük, en güzel, en özel olana rağbetimizin artmasıyla yorgunluklarda arttı.
Mesele ‘ EN ‘ olmak değil. Kendin olmaktır. Parmak izi farklı yaratılan her insan kendi olduğunda zaten kendinin En‘i olur. En olmak değil ehli olmaktır mesele. Madenci edasıyla kendindeki cevheri çıkarıp kendini keşfetmektir.
Bu keşifi gerçekleştirirken bazen çıkmaz sokaklara gireriz. Bazen dar kutunun içinde kıpırdamadan duruyor hissine kapılırız. Bazen de geniş ovalarda koştuğumuz hissiyle ferah ferah yol alırız.
Bunları yine biz yaparız. Sevgimiz de, özlemimiz de, buğzumuzda aşırılığa giderek.
İnsana sevmekte, özlemekte çok yakışır. Ama  yine ölçüyle ifrat veya tefritle değil. Ne çok ne de az.
Severek özleyerek. Orta karar sevmek patolojik bıktırıcı bir bağımlılıkla sevmeden, ciğerleri hasta edecek kadar özlemeden...
Buğzu yani kalben soğumayı bile dengede ölçülü yaparak ifrat uçurumuna yaklaşmadan, tefrit çukuruna yanaşmadan orta yoldan ilerlemeli insan...
Her asırda isimlerin değiştiği ama sıfatlarının değişmediği prototipler vardır. Yoldayken bu tipleri tanımadan geçmemeli.
Hz Musa kıssasında Firavun, Haman, Karun ve Bel’am dan bahsedilir.
Firavun; tek güç ve gücün kaynağı.
Haman; iktidara yakın olan bürokrat kesim.
Karun; sistemin mal ve para gücünü elinde tutan.
Bel ‘am; insanların inançları üzerinde tahakküm kuran.
Kur’anı Kerim isimlerle değil, sıfatlarla ilgilenir. Ve bu sıfatlar ayetlerin evrenselliği neticesinde her yüzyılda oldu ve olacaktır da. Bu 4 tanımlama kulun kendisini sistemin en üstüne koyması sebebiyle yapılmıştır.  Elbette ki kul kesbeder, çalışır, kazanır. Lakin Cenabı Hak vehbeder, nasip eder…
Tüm iktidarın, gücün, paranın ve dinin sahibi Allah cc tır. Kul bu gücü, zenginliği, makamı kendinden bilirse bununla zulmederse, dinin tek bileni ve trafosu olarak kendini görürse bu 4 ifade önüne koyulur.
Bu terazide şaşanın tanımlaması bu 4 sıfatla yapılmıştır.
İnsan ki, kibir tahtından inmedikçe ne yolda olduğunu ne yolcu olduğunu fehmedemez.
‘Müslüman doğruyu arayandır ‘ ( Cin 14) doğruyu aramak bulmak için yolu hicreti bize haber veren ayettir.
Doğruyu arama esnasında insan bazen gündelik, alelade, herkes gibi olur. Kendini kalabalığın tam ortasına atar ölçer. Kendi gibi olanı olmayanı görür kendine küçük karneler verir. Bu sebepledir ki meratibini tamamlama yolculuğunda her zamana yalnız münzevi olmak doğru olan değildir.
Çirkefe had bildirmemenin ne de büyük felaketlere yol açtığını görür.
Herkese her türlü tavrın alındığını görür. Bu da bana yapılamaz diye kocaman laflar etmezsin.
Ahir zamana inat, asrısaadet insanının rikkati ve dikkatiyle yolculuğa namzet ol. Desinler zamana uymuyorsun ilkel, iptidaisin. Bu zaman orta karar olmayı kabul etmiyor desinler. Ölçü, denge yok desinler.
EN var desinler. Olsun sen orta, sade, herkes ol. İlim yolda azığın olsun. Yolcu koltuğundaki uyuklamaların çocukluğundu. Büyüdün artık direksiyon da sen ol. Şikâyetlerini bineğinin camından   savur. Yaşadıklarını hikayet et. Güzel insan yolun orta ve kararında olsun...

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları