İnsan

  • 23.04.2021 13:36
  • Okunma: 3725 kez

En güzel şekilde yaratılmış olan varlığın (Tin/4) adıdır İNSAN.

Erkek ve kadın türünün ikisi de Nefsi Vahideden (Nisa/1)

yani aynı nefisten yaratılmıştır. Erkek türü nereden yaratılmış ise kadın türü de oradan yaratılmıştır.

Kadın türü nereden yaratılmış ise erkek türü de oradan yaratılmıştır.

İlk oku emri insanın iki türü erkek ve kadına gelmiştir. Tüm emir ve nehiyler kadını ve erkeği bağlar.

İnsan; ameli, itikadı tüm sorumlulukların eşit olarak farz kılındığı varlıktır.

İçtima ve iktisadi sorumluluklarda ise görev dağılımı yapılmıştır.

Bu durum kadın ve erkeğin yaşamını kolaylaştırma adına nizam edilmiştir.

 

Kur’anı Kerim; insanın, yiğitliğine, şahsiyetine, karakterli oluşuna vurgu yapar (Azhap/23).

İnsanın kalitesine değerine vurgu yapar (Hucürat/13)

Kur’anı Kerim bu vurgulamalarında müzekker (erkek hitabı) yahut müennes (kadın hitabı)

hitap  kullanmaz. Genel hitap ile kadın ve erkeğe hitap eder.

Yiğitlik, şahsiyetli, karakterli oluş ve duruş bir türe yahut cinse hasredilmemiştir. Bu nevi yanlış algılar ancak toplumların yaşadığı zamandan  yahut atalarından gelen algı  mirasıyla oluşmuş kokuşmuş algılardır. Bu algı İslam’a atfedilemez.

 

Kur’anı Kerimde 65 yerde insan ifadesi geçerken beşer ifadesiyle de karşılaşıyoruz.

Beşer; insanın maddi yapısı, fizyolojik durumu bağlamında bu ifade kullanılmıştır.

Boy, renk, güzellik gibi özellikleri ihtiva eder. Yer, içer, gezer, dinlenir ve uyur.

Asgari ölçekte yaşar. Yaşarken hedonist, haz odaklı duygularını yanında taşır. Günlük yaşar.

İnsan; manevi yapısı, sosyolojik durumu bağlamında bu ifade kullanılmıştır. İnsan sosyolojik bir varlıktır. Bir nevi terfi söz konusudur. İnsan; düşünür, yorumlar, sever, gözlemler, sorumluluk alır, yere sağlam basar, pek tabi ki yer, içer, gezer…

 

Allah cc ayetinde: ‘Ona bilmediğini öğretti’( Alak/5), ‘Ona kendini ifade etmeyi öğretti ‘ (Rahman/3-4) buyurarak beşerin manevi donanımının neticesinde insan olduğunu vurgulamaktadır.

Kadın ve erkek türünün beşeri varlık olarak tasvir edildiğini, İnsan olarak muhatap alındığını da ayetlerde görmekteyiz. Beşeri varlıktan terfi olmaya insan deniyor.

 

Adil ve hakka uygun yaratılış eşitliğiyle dünyaya kadem basmış olan insanın kadın ve erkek türüne;

Allah ‘a cc inanma, namaz (Bakara/3) , zekat (Tevbe/71), oruç (Bakara/183), doğru söz söylemek (Nisa/9), gayba inanmak (Bakara/3), ahdine riayet (Müminun/8), yararsız işlerden uzak durmak  (Furkan/72 ), iffetini korumak ( Müminun/1-5) gibi tüm ayetler eşit olarak farz kılınmıştır.

Mükellefiyeti, sorumluluğu iki cins içinde akıl bağliliği  ölçüsünde aynıdır.

İnsan nasıl bir varlıktır derken şu tanımlama fazlasıyla dikkati celbeder.

Orta bir varlıktır. Ne melektir ne de şeytandır. ikisi de değildir. Lakin ikisinin de bazı özelliklerine kendi inisiyatifi ile meyledebilir. İnsanın  bir yüzü dünyaya bakan diğer bir yüzü ahirete bakandır. Öyle olmalıdır desek daha iyi olur. Yani dünyada çalışan çabalayan olmalı, bu çaba içindeyken de haksızlık yapmayan olmalıdır. Dünyanın sevinci, mutluluğu, neşesi olmalı ama karne gününün de ahirette olduğunu bilmelidir.

İNSAN; merhametli, yardımsever, doğru olduğu kadar; aceleci (İnsan/27), nankör (İnsan3), ümidini yitirmiş (Zumer/53), dayanıksız (Nisa/28), cimri (İsra/100), tatminsiz (fussilet/49), didişmeci (Kehf/57), azabilen bir varlık (Alak/6) tır.

 

Tüm bu olumsuz hasletlere galebe çalabilecek olan insana bu mücadelesinde isteğine çabasına bağlı olarak ilim verilir. İlmiyle beraber iradesi de geliştikçe kuvvetlendikçe insan erdem sahibi olur.

Onun kaydı da (en yükseklerdedir) illiyyindedir (Mutaffifin/18).

Yok eğer, erdemli, karakterli, hakkaniyetli olmak istemezse insan ayetle sabittir ki; ‘aşağıların aşağısına indirilir’ (Tin/4-5)

Demek ki; insan yükselebilen ve alçalabilen varlıktır. İnsan çabasını kendisini yükseklere taşıma yolunda harcamalıdır. Hemcinsini yahut karşı cinsini; üzme, örseleme, önünü yolunu kesme üzerine zamanını, birikimini heba etmemelidir. Bu kötü yönlü çaba ile ancak kendini aşağına çeker.

İnsan sorumluluklarını, sınırlarını ve hedefinin ne olduğunu bildiği kadar iç huzura sahip olur. İç huzuru olan insan ise mutlu olur. Kendisiyle ve mutlak doğrularla çelişmeyen insan gittiği her yere huzur götürür. İnsan; alabilmek hiçte zor değildir. Yaşam bize anlık tatlar, geçici ihtiraslar, geçici dünyaya çokta paye vermemek gerekliliğini ders olarak periyodik şekillerde okutmaktadır. Mesele o dersleri görebilmek ve alabilmektedir.

 

İnsan; fizyolojik durumunu, sosyal konumunu, duygusal durumunu ölçüp biçip kendisine en güzel en uyumlu gelecek olan ahlak, edep, erdem elbisesine bürünmelidir. Ancak bu libas ile insan olur.

Hayli maslahatlı, ayet  destekli yazdığım bu yazımda insanı anlatmaya çalıştım. Allah‘ın cc kelamı ile…

Tüm terfileri alacak kadar hayra, hakka, doğruya çalışan insan olma temennisiyle…

Anahtar Kelimeler: İnsan

Yazarın Yazıları