Kusur Arıyorsanız Tüm Aynalar Sizin

  • 23.04.2021 12:16
  • Okunma: 1595 kez

Hacer Haniç


Kürşat Ayvatoğlu, hem ‘’siyasete’’ hem ‘’medyaya’’ ayna tuttu.

Ankara'da seyir halindeyken lüks bir aracın içinde uyuşturucu madde kullanırken çekilen görüntüleri sosyal medyaya yansıyan, AK Parti Genel Merkez’de büro personeli olarak çalıştığı belirtilen Kürşat Ayvatoğlu Türkiye gündemine bomba gibi düştü.

Görüntülerin ortaya çıkmasından sonra gözaltına alınan Kürşat Ayvatoğlu’nun "pudra şekeri" ifadesi de olayın üzerine eklenince infial yarattı. Gelen ilk bilgiler AK Parti Genel Merkez Tanıtım Medya Başkanı Hamza Dağ’ın danışmanı olduğu yönündeydi.

Hamza Dağ, danışmanı olmadığını yaklaşık bir yıldır genel merkez büro personeli olarak çalıştığını, şahsın olaydan sonra gözaltına alındığını, iş akdinin fesh edildiğini, yasal sürecin başlatıldığını belirtti…

Kamuoyu, Kürşat Ayvatoğlu’nun gözaltı sürecinde verdiği birinci ifadesinde pişkin ve riyakar yüzünü, ikinci ifadesinde mağdur, pişman, arkadaş kurbanı yüzünü gördü.

Ayvatoğlu ile ilgili tartışmalar sadece uyuşturucu kullanmasına ilişkin görüntüler ve "pudra şekeri" savunması ile sınırlı değildi. İşçi bir ailenin çocuğu olmasına karşın genç yaşta, kısa sürede eriştiği lüks ve konforlu yaşam tarzının gelir kaynağına dikkat çekilmişti.

Kürşat’a göre uyuşturucu kullanmak, kumar oynamak, arabanın genetiğini değiştirip değerinden fazlaya satmak ve bunu arkadaş gruplarında paylaşmak sorun teşkil etmiyor ama görüntülerin kamuoyuna yansıtılması ahlaki değil, yapılan haksızlık, kendisine duyulan hazımsızlık… 

Özel hayattan ziyade rahatsızlık oluşturan, itiraz edilen konu belli değer yargıları üzerinden siyaset yapıp, elde edilen güçle haksız zenginliğe kavuşma, yalana, sahtekârlığa alet olma durumu. Üstelik Kürşat seçilmiş, yetki sahibi biri de değil. Daha üst kademelerde neler oluyor? Mesele yargıya intikal etti artık yargı görevini yapmakla mükellef…

Türkiye’nin gündemindeki isim Kürşat Ayvatoğlu günler sonra Nevşin Mengü’nün yayınına bağlanıp açıklamalarda bulunuyor. İşin ilginç tarafı Nevşin Mengü’den bu yayını Kürşat Ayvatoğlu talep ediyor.

Kürşat, AK Parti camiasına yakın veya ortada duran o kadar gazeteciyi, yayıncıyı es geçip Nevşin Mengü aracılığı ile kendini ifade etme gereği duyuyor…

Kürşat Ayvatoğlu’nun kendi iradesi doğrultusunda Nevşin Mengü’yü arayıp yayına çıkma teklifi yaptığını açıkçası düşünmüyorum. Bir yönlendirme durumu haiz olmuş…

Kürşat, AK Parti yetkililerinden ve camiasından özür diliyor. Liderim dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yere göğe sığdıramıyor, ona çok bağlı olduğunu, onu çok sevdiğini söylüyor ama AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı ile bilinen Nevşin Mengü’yü arayıp yayın yapalım teklifinde bulunuyor…

Nevşin Mengü, kendisine şaşaalı yaşam tarzının para kaynağını, Kastamonu Belediyesi’nden AK Parti Genel Merkez’e nasıl geçtiğini, ne iş yaptığını, güçlü ilişkilerini, siyaset üzerinden haksız kazanç sağlayıp sağlamadığını soruyor…

Kürşat üzerinde beyaz gömlek yayına çıkıyor. Beyaz; masumiyetin, saflığın, temizliğin, güvenin rengidir. ‘’Çok çalıştım, çok mücadele verdim, erken kalktım, bunun karşılığında iyi yaşamak istedim. Kendimi olduğumdan daha güçlü gösterdim, küçüklüğümden buyana araba merakım vardı, babamın beni lüks yaşatmaya imkanı yoktu, organizasyon işleri yaptım başarımı, yükselişimi kıskananlar bana kumpas kurdular, arkadaş ortamının kurbanı oldum…

Siyasi partilerin içinde bir değil bir sürü Kürşat’lar var. Kürşat Ayvatoğlu’nun videoları medyaya servis edilmeseydi, kimsenin Kürşat’tan haberi olmayacaktı, herkes halinden memnun yaşamaya devam edecekti. Kürşat deşifre olduğu için biz onu yazıp çizip, konuşuyoruz. Bir süre sonra unutulur, ara yerde kaynar gider…

Uzun süredir AK Parti siyaseti bu konulara muhatap olduğu için ivme kaybediyor.

Nepotizm, liyakat, kibir, gösteriş, şatafat, israf, ihale, rant, gizli ortaklık, haksız kazanç, adamcılık, çifte standart, söylem eylem çelişkisi…

Siyasetin hala etik bir kuralı, kanunu yok. Siyaset amacının dışına itiliyor, zenginleşme kapısı olarak görüldüğü için bu alanı çok zorluyorlar. Siyasete girmenin, siyasette yükselmenin ve varmak istenilen yerin adı Kürşat Ayvatoğlu olmamalı…

İktidarı, muhalefeti kapsayan yönüyle Türk siyasetinin ve Türkiye’nin en temel sorunu, önümüzde acı bir tablo olarak duruyor. Sen beni ifşa edersen bende seni ederim anlayışı. Dolayısıyla siyasi partiler bir birlerine karşı ahlaki üstünlük sağlayamaz hale geliyor. Bu durum siyaseti de, toplumu da çürütüyor…

Siyaset sınıfı arasında imzalanan bu gizli sözleşme denetim mekanizmasını ortadan kaldırıyor. Siyasetin temeline işlemiş bu kirli düzen reddedilmeli. Siyasi erklerin kongreleri, mitingleri, cenazeleri, kalabalık, sokaktaki vatandaşa uyarı, yasak, ceza, uygulamaları ve neticesinde hukuka, adalete güven zedelenir, kural kanun tanınmaz, nizam, düzen sağlanamaz…

Böyle bir siyaset kültürüne karşı çıkmadığımız, razı geldiğimiz sürece ekonomik, sosyal gelişmeyi ve kalkınmayı sağlamak mümkün değil. Sosyal adaletsizlik, gelir dağılımı dengesizliği, faiz yükü, iç, dış borç, işsizlik; nitekim ağır bir yoksulluk maliyeti her defasında sırtımızın kamburu olacaktır…  

Türkiye’nin en zengin muhitlerini, tuzu kuru kesimin yaşadığı semtleri CHP belediyesi yönetir. Tecavüz, taciz, haksız kazanç, yolsuzluk, her haliyle seçmeni tarafından kabul görür. AK Parti’nin yetkilileri iyi bir şeymiş gibi bu durumu kalkıp kendi seçmenine örnek göstererek kıyas yapma hatasına düşüyor mu?

Geçmişten bugüne süregelen siyaseti etkisi altına alan bu çürüme Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en büyük engel. AK Parti’nin içinde, bu sorunu çözse çözse AK Parti çözer ve gerçekten çözerse tarihe sarsılmaz bir iz bırakır, milletin gönlünde, gözünde siyaseten zirvenin zirvesine ulaşılır diyenlerin sayısı kaçtır?

Muhalefetin durumu ortada, her geçen gün daha da vahim, karmaşık bir hal alıyor. Sorumluluk iktidarda, etik değerler, temiz siyaset seferberliği başlatılsın diyenler kaç kişiyiz?

Anahtar Kelimeler: Siyaset, Hukuk, Medya, Nepotizm, Adalet

Yazarın Yazıları