Çift Başlılık

  • 25.06.2021 21:48
  • Okunma: 1433 kez

Üsküdar Sahil’de, İBB tarafından organize edilen, 12 gün boyunca faaliyet yürütecek olan ‘’İstanbul Gönüllüleri Platformu Kadın Emeği Pazarı’’ için kurulan stantlardan dolayı kalabalık toplanmış. İBB Zabıta Ekipleri, Üsküdar Belediyesi Zabıta Ekipleri ve polis, vinçler alanı çevirmiş, gelen geçen vatandaş konuyu anlamaya çalışıyor.

İstanbul Valiliği ve Üsküdar Kaymakamlığı, ‘’Yerel Ürün Pazarı, El Ürünleri ve Yöresel Lezzet Fuarı gibi etkinlik talepleri, genel hijyen kuralları, cıvar esnafın haksız rekabetten ötürü bildirdiği rahatsızlıklar, kayıt dışı satışın teşvik edilmemesi gibi gerekçeler dolayısıyla bu alana pazar kurulması uygun görülmemiştir’’ şeklinde karar çıkartıyor. İBB buna rağmen stantları Üsküdar Sahil’e kurmakta ısrar ediyor. Hesaplaşma, tartışma etkinlik alanı Metro çıkışının tarafına taşınıyor. İBB Halk Ekmek mevzusunda da yaşanan farklı değildi. İBB ile AK Parti ilçe belediyeleri arasında hem İBB Meclisi’nde hem sahada devamlı bir gerginlik, bir çatışma ortamı hakim. İBB Başkanlığı’nı devralan Ekrem İmamoğlu kendisinden önce vatandaşın yararlandığı projeleri etkisizleştirme derdine düşüyor. İSMEK bunlardan sadece biri. Yarım kalanlar ise tamamlanmak istenmiyor. İBB yönetimi tarafından Sancaktepe-Yenidoğan Metro hattını kapatma kararı alınıyor. Yıllardır bitmesi beklenen hastane hattı üzerinde yer alan Metro inşaatının giriş bölümüne hafriyat kamyonları toprak dökerek kapatıyor. Bu konu kamu malına zararın, vatandaşın parasına, emeğe saygısızlığın acı bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.

Oysa İstanbul'un her noktasının raylı sistemle ulaşılabilir hale gelmesi trafiğin rahatlaması ve İstanbulluların yaşam kalitesinin artması demektir.

Bir başka çatışma ortamını müsilaj olayında görüyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorununa karşı Marmara Belediyeler Birliği öncülüğünde bilim insanları, belediye yetkilileri, çevre koruma daire başkanlıkları ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı bir çalıştayın ardından eylem planını açıklayıp ve tüm kurumlarla iş birliği halinde geniş çaplı temizlik çalışmaları başlattı. Çalışmalar kurumlar arası koordinasyonla sürerken, AK Parti'li bazı isimler ve İBB yetkilileri ‘’hizmet’’ karşılaştırması yaparak konuyu siyaset malzemesi haline getirdi. Müsilaj sorununun ortaya çıkmasından dolayı kendilerinde kusur bulması gereken yetkililer müsilaj temizlemeyi marifetmiş gibi yansıttı.

Yine Kanal İstanbul, İBB ve AK Parti yetkilileri arasında çatışma meselesi. Yapılıp veya yapılmaması vatandaşa sorulmuyor. Aslına bakılırsa Kanal İstanbul projesi AK Parti’nin geçmişte seçim vaatleri arasında yer alıyor. Haliyle onaylandığı ifade ediliyor. Fakat Kanal İstanbul projesini bulunduğumuz konjonktürden değerlendirmek gerektiğini düşünenlerdenim. Sırf muhalefet karşı çıkıyor mantığı ile bakarak Kanal İstanbul yapılmalı savunmasına geçenlerin iktidara siyaseten verdiği zarara dikkat çekmek isterim. Kaybedilmiş bir yerel seçim, muhalefetin durum üstünlüğü yakalaması, pandemi sonrası sosyal, ekonomik, ruhsal çöküntü, ölçüsüz betonlaşma ve buna bağlı oluşan çevre bilinci, küreselleşme, su ve gıda savaşları, özellikle olası İstanbul depremi tehdidi derken Kanal İstanbul projesi algısı değişti. Ekonomik, ruhsal yıpranmaya karşı alınacak önlemler, İstanbul’un en acil önceliği deprem risk yönetimine geçilmesi ki olası İstanbul depremi yaşanırsa enkaz altında kalan insan sayısı milyona ulaşır. Deprem beklemez, korku ile geçiştirilmez. İstanbul için böylesine ciddi bir tehlike ve tehdit ortadayken İBB Meclisi’nde genel siyaset üzerine polemikler yaşanıyor. İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu göreve geldiğinden bu yana CHP’nin Genel Başkanı edasında siyaset yapıyor. Bir bakıyorsun Diyarbakır’da terör iltisakı nedeniyle yerlerine kayyum atanan HDP’lilere destek ziyaretine gidiyor. Malatya, Adıyaman, Gaziantep gibi illeri gezip mitingler yapıyor. AK Parti Grup Başkan Vekili için benim muhatabım değil diyebiliyor. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun amacı nedir bilemeyiz fakat İstanbul ihmal edilmeye gelmez, boşluk kabul etmez, genel siyasi polemiklerin gölgesinde yönetilemez. Ankara genel siyasetine ayar veren, hesap soran ve bunu İBB Meclisi’ne taşıyan bir yönetim anlayışı ile İstanbul’un yerel sorunları çözüme kavuşamaz. Yerel belediyelerin görev ve yetki alanları bellidir, belediyecilik anlayışından uzak genel siyaset merakı olanlar yanlış yerdeler; İBB meclis üyesi, İBB başkan adayı değil, milletvekili, parti genel başkanı olmalıydılar.

Türkiye 16 Nisan 2017 referandumu Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçti. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı sistemi onaylanırken önemli amaçlardan birisi Türkiye’de denge denetim mekanizmasını güçlü kılacak kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlenmesi, siyaset baskılanmasının, vesayet aygıtları aracılığıyla gerçekleşen hükümet krizlerinin, çift başlılığın ortadan kaldırılması yönündeydi. AK Parti’yi iktidara getiren ve 19 yıl iktidarda tutan yerel belediyecilik karnesindeki başarıdır. İstanbul belediyesine el değiştiren sebebi, “Hiçbir şey olmamış ise, biz diyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu” açıklaması aslına bakılırsa özetliyor. Milletin aklıyla dalga geçen bir siyaset anlayışının önü kesilir. Sandıkta orada bir dur bakalım uyarısını en sert şekilde alır. Siyasette kimse kendini alternatifsiz sanmamalı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu içinde geçerlidir bu durum. Bir dönemlik İBB başkanlık hikâyesini gelecekte hatıratına yazabilir. Bakıldığında kendisi de böyle istiyor gibi. Yerel yönetimler ile genel siyaset arasında gidip geliyor. İBB yönetiminin gündemi genel siyaset üzerinden yürüyor. İktidara ayar verenler, rekabet edenler, savunmaya geçenler… Sanki dersin, İBB Belediye Meclisi değil Türkiye Büyük Millet Meclisi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ortadan kalkacağı taahhüt edilen çift başlılık, İstanbul başta olmak üzere el değişen büyükşehir belediye yönetimleri aracılığıyla yeni bir boyut kazanıyor. Bu durum Türkiye’yi kısır siyasi tartışmaların içine çekerek oyalar, yorar, sağlıksız bir zemine taşır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, görev ve yetkiler doğrultusunda birbirinin alanlarına müdahale etmeden maksadı hâsıl kılmaktır esas olan… Türkiye; geçmişte çatışmacı, kavgacı ortamın yarattığı siyasi krizlerin bedelini çok ağır ödedi. Dilerim yeniden aynı konuma gelinmez…

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları