ÜSKÜDAR’IN MAZLUM ÇEŞMELERİ

  • 23.04.2021 17:19
  • Okunma: 1743 kez

Tarihin gördüğü en büyük insanlık medeniyeti olan Osmanlı’nın en önemli özelliklerinden biri de bir su medeniyeti olması. Osmanlı hükmettiği bütün coğrafyalarda, halkının hamam, cami, mescit, kervansaray, çeşme, sebil gibi toplumun istifade edebileceği her hizmeti sunmuş. Şüphesiz bu eserlerin arasında yerleşik halkın ve gezginlerin istifade edebileceği, su ihtiyacını rahatlıkla giderebileceği çeşme ve sebiller apayrı bir yer tutmakta.

Dev imparatorluğa nerede ise başından beri şahitlik eden Üsküdar ise bu anlamda olağanüstü zengin durumda. Ancak ne yazık ki kıymetlerinin bilindiği çok da söylenemez.

EN ESKİ ÇEŞME FATİH DÖNEMİNE AİT

Özellikle Mimar Sinan’ın Üsküdar’ın pek çok eseri olsa da, semtin en eski çeşmesinin yapılışı Mimar Sinan’dan nerede ise bir asır önceye, Fatih Sultan Mehmet devrine tekabül ediyor ancak o çeşme şu an yaşamıyor.

Üsküdar’ın bugünkü sınırları içinde 242 çeşme ve 22 sebilin bulunduğunu tespit edilmiş ancak yine bu tespitler esnasında bu eserlerden, 54’ü çeşme olmak üzere 12 tane de sebilin yok olduğu ve artık günümüzde mevcut bulunmadığı tespit edilmiştir.

Yani beşte biri yok edilen bu çeşmelerden Üsküdar sınırları içindeki şu an ki sayısının 200’ü bulmadığını söyleyebiliriz. Son dönemde kısmi olarak restore hareketleri başlasa da yüzdelik dilime baktığımızda var olan çeşmelerin ya teknesi kırılmış ya sürekli asfalt dökmek sureti ile yüksel yollar sebebi ile çeşmelerin bazıları beline kadar gömülme mesabesine gelmiş durumda. Kiminin teknesi kırılmış, kiminin kitabesi sökülmüş ya da kaybolmuş, kaçırılmış, bazılarında ise sökülen kitabe yerine eskiyi yansıtmayan, alelade parlak bir yeni mermer konularak keşke yapılmasa dedirtecek bir hale dönüştürülmüş.

 

SULARI AKMIYOR, AKAN ÇEŞMELERDE DE ARABA YIKIYORLAR!        

Restore edilen çeşmelerden bazılarının suları akıtılsa da genel de çeşmelerin suları akmamakta. Buna sebep olarak ise su kaynaklarının gereksiz yere tüketilmemeye çalışılması da gerekçe gösterilebilir, zira çeşmesi takılan tarihi eserlerde medeni bir topluma yakışmayacak işler yapılıyor. Örneğin üç yüz yıllık bir çeşmenin önünde hortumu takıp arabasını yıkayan birini görmek medeni bir toplum için hiç hoş bir görüntü olmasa gerek. Bu durum, tarihi bir eseri maksadının dışında kullanmanın yanında aynı zamanda su kaynağının gereksiz kullanımı demek.

MUSLUKLAR ÇALINIYOR, ÇEŞMELERİN BAŞI HIRSIZLARLA DERTTE

Bir diğer problem ise, orijinale benzer takılan çeşmeler ne yazık ki hırsızlar tarafından çalınıyor. Bazı çeşmelere ise tarihi görüntülü imitasyon çeşmeler takılmış ve değer olarak çok kayda değer bir özelliği olmasa bile, üç kuruşa tamah edip bu çeşmeleri de çalan var. Suyu akmayan ve çeşmesi olmayan bazı çeşmelere ise hırsızlar tamah etmesin diye çözüm olarak sıradan taharet musluğu dahi takılmış.

TARİHİ ESER KÜLTÜRÜ GELİŞTİRMELİYİZ

Tarihi bakımdan oldukça zengin Üsküdar’da bir tarihi eser bilinci geliştirmek ve bu anlamda bir kültür oluşturmak boynumuzun borcu. Zira iki asırlık bir çeşmenin teknesine atılmış çöpler görmek olağan bir durum olmamalı. Ya da restore ederken eseri günümüz eşya kurgusu üzerine yeni bir çeşme edası ile yenilemenin, eserin aslını korumak anlamına gelmediğini bilmek gerek.

Bu bağlamda şehrimizin sahip olduğu bu eserleri koruyabilmek için, gerek yöneticilerin, gerek yatırımcıların, gerekse restorasyon firmalarının, öğrencilerin, halkımızın yediden yetmişe bu bağlamda çok yönlü bir bilince sahip olması gerek

II. MAHMUD HAN ÇEŞMESİ (1832)

Üsküdar’da Kuruçeşme parkı içinde yer alan bu çeşme yaklaşık 200 yıllık bir eser. Kaba taştan yapılmış büyük bir haznenin büyük yüzüne konmuş mermer bir ayna taşı ile iki mermer sütunun tuttuğu bir korniş üzerine oturtulmuş büyük bir kitabe taşından oluşmaktadır.

Kitabesi talik hatla Osmanlı döneminin büyük hattatlarından Yesârîzade Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılmış olan bu çeşme Günümüzde suyu akan nadir çeşmelerden biridir. Ancak çeşmenin suyu ile araba yıkanmasından oldukça rahatsız olan tarih hassasiyeti olan mahalle sakinleri artık durumdan iyice bîzar olmuşlar ve bu sebeple artık çeşme üzerine dahi araba yıkanmaması hususunda uyarı yazıları kazıyacak duruma gelmişler.

SELAMİ ALİ EFENDİ ÇEŞMESİ (1677)

Selamsız Caddesi üzerinde bulunan çeşme kesme taştan klâsik üslûpta yapılmış ve kabartmalarla süslü ayna taşının iki yanında klasik Osmanlı çeşmelerinde olduğu gibi birer tas yuvası ve kemerin kilit taşında ufak bir rozet vardır. Ne üzücü ki onun da teknesi toprak altında kalmıştır ve suyu kesiktir.

Kemerinin içinde bir kitabe daha vardır. Burada M.1783 yılına denk gelen Hicri 1198 yılında saray mensuplarından Rûyıdil Hatunun ruhu için çeşmenin imar olunduğu belirtilmekte.


Bu kitabenin altında daha önce bir büyük kitabe daha vardı fakat o kitabe çeşmenin karşısında bulunan Fatma Hatun Camii’ne aitti. Cami bir hayır sahibi tarafından yeniden yapıldığı zamana kadar bu kitabe çeşmeye konulmuş ve orada muhafaza edilmeye çalışılmıştı. Camii yeniden yapılınca o kitabe çeşmeden sökülüp yeniden cami girişindeki yerine yerleştirilmiştir.

 

SADETTİN EFENDİ ÇEŞMESİ (1741)

 

Karacaahmet camiinin yan tarafındaki Gündoğumu caddesi üzerinde bulunan Çeşme.

Bu bölge o dönemlerde çok oturulan bir mahal olmamasına rağmen bu bölge Anadolu, Bağdat, İran ve Mısır'a gitmek için Üsküdar'a inen ordular ve kervanlar buralarda toplanmış ve bu bölgede yirmiye yakın çeşme ve sebil yapılmış ancak ne üzücü ki bunların çoğu öylesine yok olmuşlar ki bugün yerleri dahi unutulmuş. Sebil tamamen mermerden yapılmış ve dört sütun arasında estetikli demirleri varken şimdi ise o estetik sahibi pencere korumaları yok olmuş ve şimdi ise çeşmenin estetik ve zerafetine uymayan demir parmaklıklar konulmuştur. Parmaklıkların içine de tarih ve sanatla hiç de uyuşmayan pvc plastikten pencereler takılmış ve çeşme yanına ise ayrıca daha sonradan alelade bir tuvalet yapılmıştır.

Çeşme üzerinde uzun bir kitâbe bulunmakta ve saçağının üzerinde ise sekiz köşeli bir kubbe kasnağı ve bunun üzerinde de dilimleri mermer örtülü kubbesi vardır. Kubbenin en tepesine de yine mermer bir âlem yerleştirilmiştir.

Malatyalı İSMAİL AĞA ÇEŞMESİ (1706)

Gündoğumu caddesi ile Dönmedolap sokağının kesiştiği köşedeki Malatyalı İsmail Ağa Camii’nin duvarına bitişik olarak yapılan bu mermerle kaplı çeşme.

Biri kemerinin üstünde diğeri altında olmak üzere iki kitabesi vardır. Kitabenin birinde çeşmeyi Sultan I. Ahmed Han’ın kethüdası olan Malatyalı Derviş İsmail Ağanın yaptırdığı yazmakta, diğer kitabede de daha sonra Kethüdabaşısı Gülnuş Sultan tarafından H.1118 yani M. 1706 yılında tamir ettirildiği yazmaktadır.

 

HACI HALİL EFENDİ ÇEŞMESİ (1707)

Osmanlı Matbah Emini Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından 1707 tarihinde yaptırılan çeşme Selamsız Caddesi ile Toygar Hamza sokağının birleştiği yerdedir.

Hacı Halil Efendi Üsküdar'da bundan başka başka üç çeşme daha yaptırmıştır. Bu çeşme 1995 senesinde Üsküdar Belediyesi tarafından restore edilmiş, ancak ne üzücü ki çevredekilerin en azından bir kısmının, bu eserin kıymetini pek de bildiğini söylemek zor gibi gözükmekte.

HACI HALİL AĞA ÇEŞMESİ (1728)

Yine Osmanlıda mutfak emiri olan Hacı Halil Ağa’nın Üsküdar’da yaptırdığı çeşmelerden bir diğeri ise bugün ki Selami Ali Efendi caddesi ile Tophanelioğlu sokağının köşesinde bulunmaktadır. Kesme taştan yapılmış olan çeşmenin suyu akmamaktadır. Dilimli bir kemeri oymalı bir ayna taşı vardır ve haznesinin üstü bir tümsek halinde sıva ile örtülmüştür ve ne üzücü ki teknesi kırılmıştır.

 

SAFİYE SULTAN ÇEŞMESİ (1728)

Üsküdar’da Çavuşdere caddesi üzerinde Bulgurlu Mescid karşısında kesme taştan klâsik Osmanlı çeşmesi tarzında yapılmış olan bu çeşmenin ayna taşının üzerine aslı ile alâkası olmayan oymalı bir taş, sonradan konmuştur ve teknesi de çukurda kalmıştır. 

Çeşmeyi Sultan II. Mustafa’nın kızı olan Safiye Sultan yaptırmıştır. Hayırsever Osmanlı kadınının daha başka yaptırdığı pek çok çeşmeleri de vardır.

ATİK VALİDE CAMİİ KUZEY ÇESMESİ

Üsküdar Toptaşında Mimar Sinan’ın eseri olan Atik Valide Camii’nin kuzeyindeki tünel denilebilecek ufak aralığın içerisinde bulunan ve Valide Kahyası Sokak olarak bilinen yerde bulunan klasik tarzda yapılmış bulunan bu çeşme ne üzücü ki harap bir haldedir. Kitabesi olmayan çeşmenin ayna taşı bozulmuş, teknesi zaman zaman moloz ve çöp dolmakta olan çeşmenin, suyu da akmamaktadır.

 

BAĞLARBAŞINDA BİR MAZLUM ÇEŞME

Üzerinde “El fakir Yesarîzade Mustafa İzzet” yazısı vardır. Fakat bu yazı çeşmenin Osmanlı döneminin büyük hattatlarından olan ve bir çok çeşme eserinde hattı ve imzası bulunan Yesarizade Mustafa İzzet’in yaptırdığına işaret edebileceği gibi, aynı zamanda çeşmenin asıl kiabesi kayıp olduğundan çeşmenin banisinin Mustafa İzzet de olmayacağı anlamına da gelebilir. Çünkü çeşmenin asıl kitabeden eser kalmamıştır fakat hattatın ismi imza şeklinde değildir ve satır şeklinde yazılmıştır. Yine de kitabesi kaybolduğu için bu çeşmeyi hangi tarihte kimin yaptırdığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Çeşme son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir, fakat ne üzücü ki duvarlarından doğalgaz boruları geçmektedir ve alelade bir metal kapaklı penceresi de vardır. Aynı zamanda suyu da akmamakta ve su teknesine sıklıkla çöp atıldığına şahit olmaktayız.

SELANİKLİLER ÇEŞMESİ

Üsküdar Bülbüldere sokağı başındaki çeşme! 1700’lü yıllarda yaptırılan ve ortalama üç yüz yıllık olduğu bilinen çeşme, harabe halinde ve kitabesinin de nerede olduğu tam olarak belli değil. Bilindiği kadarıyla çeşmeyi Valide Sultanlardan birinin kethüdası yani yardımcılardan biri tarafından yaptırmış. Ancak çeşmeyi yaptıran Valide Kethüdasının adı da bilinmiyor. Klasik üslupla kesme taştan yapılmış olan çeşme ne yazık ki harabe bir şekilde restore edilmeyi bekliyor

VALİDE CEDİD CAMİİ ARKA ÇEŞMESİ (1711)

Sultan III. Ahmet’in annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultanın yaptırdığı ve Yeni Valide Camii anlamına gelen Valide Cedit Camii’nin çeşmelerinden biri olarak, aynı dönemde caminin arka tarafında oturan ve o bölgeden geçenlerin istifadesi amacıyla aynı tarihte yapılan çeşme. Camiinin haziresinde bulunan fakat öndeki sebile ve cami avlusundaki şadırvana oranla biraz daha gözden ırak kalan bir çeşme.

 

ÜSKÜDAR YOLLARINDA KÖYLERE KADAR UZANAN SU MEDENİYETİ!

 

Osmanlı aynı zamanda insanın olduğu hatta geçtiği her yere suyu götürmeyi amaç edinmiş bir medeniyet. Bu sebeple zamanında köy ya da bir yol güzergahı olan bölgelere dahi çeşmeler yaptırılmıştır. Buna dair muhitinde birçok tarihi çeşme olan Çengelköy’den bir örnek ve yaklaşık bir asır önce Üsküdar’a ulaşma yollarından biri olan o gün ki adı ile Sarıkadı köyüne yapılmış Nakşidil Valide Sultan çeşmeleri bunlardan sadece bir kaçı.    

 

HATİCE HANIM ÇEŞMESİ (1825)

Zamanın Çengelköyü´ne yapılmış bugün ki Yeni Mahalle Çeşme Sokak´da meydanın ortasındaki büyük bir çınar ağacının altında bulunan bu çeşme, kabataştan yapılmış büyük bir haznenin bir yüzüne üst üste yerleştirilmiş üç mermer bloktan oluşmuştur. En alttakine iki sütun arasında toplanmış perde motifleri ile süslü ayna taşı yer almaktadır. Orta blokda kısa iki sütun arasında kitabe taşı yer almaktadır. Üst blokta ise define dalları ile çerçevelenmiş beyzî bir madalyon ve bunun iki yanında ay-yıldız motifi vardır. Yıldızlar sekizer şualıdır. Madalyonun ortası boştur. Mevcut tuğra ne üzücü ki kazınarak silindiği tahmin edilmesi zor değil. Çeşmenin teknesi toprak altında kalmıştır. Lülesi koparılmış suyu kesilmiştir.

 

SARIKADI KÖYÜ NAKŞIDİL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ (1809)

Üsküdar dediğime bakmayın, günümüz çeşmenin olduğu yer, o zamanlar çeşmenin yapıldığı tarihlerde Üsküdar’a bağlı imiş. Yol zamanın Üsküdar’a ulaşan yol. Gerçi şimdi de öyle ancak o zamanlar gerçekten Üsküdar’a bağlı bir köy.

Adını Osmanlı döneminde o bölgenin kendisine ikta olarak verilmesi sebebiyle sarı saçları ve sarı sakalları olması münasebetiyle kendisine Sarı Kadı denilen bir Osmanlı Kadısının ismine nispetle asıl adı Sarıkadı köyü olan muhitteki çeşme de bu bölge de ender bulunan eserlerden biri.

Çeşmenin aslının 16. yüzyıla dayanan çok eski ve eski bir eser olduğu ifade edilmekte ve bir zamanlar Üsküdar’a bağlı olan ve Üsküdar’a ulaşan yollardan birinde bulunan bugün ki Sarıgazi semtinde bulunan Nakşidil Valide Sultan çeşmesi. Günümüz adı ile yine Sarıgazi camiinin kıble yönündedir.

Çeşmeyi ilk yaptıranın III. Murad han’ın annesi Valide-i Atik Nurbanu Sultan olduğu ifade edilmekte ve oldukça eski olduğu ve muhtemelen 1571-1575 tarihleri arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Zamanın köy yolu üzerine yaptırılan çeşme yolcular tarafından yüzlerce yıl kullanılmış ancak zamanla harap olmuş. 1809 yılında ise Sultan II. Mahmud’un annesi Nakşidil Valide Sultan tarafından onarılmış ve onun adına anılmaktadır.

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları