İnsanlık, Kendi Kendini Yok Ediyor!

  • 22.09.2021 22:48
  • Okunma: 1337 kez

Hırs gözünü bürümüş olan insanoğlu kendi kendini yok ettiğinin farkında değil. Bir ormanın kenarından girip evini oraya konduruyor. Sonra ardından bir kişi daha, bir kişi daha, derken bir bakıyorsunuz orman yerleşim alanına dönüşmüş.

Doğal güzellikleri ile bilinen bölgeler öyle! Tabiat güzelliği diye görmek istediğiniz göller, yaylalar, imkânı olanlar için, bir anda oralarda ev yapmak, bir müddet de olsa orada yaşamak ve doğayı paraya dönüştürmek duygusu ile o coğrafyaya öz kimliğini kaybettiren ve zamanla doğal dediğimiz tercih edilme sebebi olan özelliklerini yitirtip sıradanlaşmasına sebebiyet veriyor.

Bunun gibi niceleri!

Allah her şeyi güzel yaratmış ve evrendeki her şeyi bir denge unsuru olarak ihdas eylemiş. İnsanoğlu kendi zevkleri uğruna bir defadan ne olacak ki diye çıktığı yolda, canlı neslini, ormanları yok edip, suları kurutuyor.

Bundaki en önemli etken eğitimsizlik, ikincisi ise parasal güçlerin ve yönetim erklerinin de işine öyle gelmesi.

Göz göre göre yaşamı mahvetmeye başlayan küresel ısınma, dünyayı bir felakete doğru götürmeye başlamasına rağmen, devletlerin idarecileri bir taraftan buna karşı tedbir almayı dillendirirken, diğer taraftan ise küresel ısınmayı hızlandıran, canlı türlerini yok etme tehlikesi ile yüz yüze bırakan çalışmaları hız kesmeden hatta artırarak devam ettiriyor.

Bütün bunları yapan gözünü hırs bürümüş insanoğlu!

Denizler bu gidişle elli yıl sonra içerisinde yenilecek balık türü yetişmeyen su kütlelerine dönüşecek. Artık o neslin insanları çocuklarına bak burası deniz, bir zamanlar içinde balık varmış biz de onları yermişiz diyecek duruma gelecek.

İnsanoğlu günü kurtarmanın peşinde. İdraksiz, şuursuz, düşüncesiz bir halde kendinin ve gelecek nesillerin geleceğini mahvetmekte.

Bütün bunlar Allah’ın verdiği nimetlere ihanet içerir. Ve Allah ayetinde der ki “İnsanlar kendi elleri ile yapıp ettikleri sebebiyle, karada ve denizlerdeki dengeyi bozdu…”

Bu konuda, yol kenarındaki bir ağacı kesip oraya bir küçük tezgah konduran da günahkar, fabrikasının bacasına filtre takmamak için direnen ve kendisi de içinde olmak üzere canlıların soluduğu havayı mahveden, doğayı katleden milyarder, yine aynı şekilde fabrikasının atık giderlerine file takmayıp kirli suların denizlere karışmasına sebep olup, denizdeki canlı yaşamını yok eden dolayısı ile insanoğlunun ve diğer canlıların denizden besleneceği geleceğini yok eden gözü doymaz varlıklı da günahkar.

Evrenin yaratıcısı, Kur’an-ı Kerim’de bugünü işaret ediyor. Peki insanlık ibret alıyor mu? Ne üzücü ki, hayır! Herkes bir tek ben yapsam, bir şey olmaz! Düşüncesi taşıyor. Herkes aynısını düşünürse orada hayırlı bir sonuç çıkar mı?

Tarihte, bir şehrin yöneticisinin, bir havuz yaptığı söylenir. Şehrin halkından da gece herkesin o havuza bir kova süt dökmesini istemiş. Tabi hava karanlık, insanoğlu ise çiğ süt emmiş, Şehrin halkından biri düşünüyor ki, nasılsa gece vakti, hava karanlık, herkes de süt dökecek, ben su döksem, kimse görmez, fark edilmez, bir şey de olmaz. Diye düşünerek havuza su döküyor.

Şehrin insanları sabah kalkıp havuzun başına gittiklerinde ise, bir de ne görsünler, havuz ağzına kadar su ile dolu! Çünkü herkes aynı şeyi düşünmüş. Arada birkaç dürüst insan çıkmış ve havuza süt dökmüşlerse de onlarınki de açığı kapatmaya yetmeyip sadece suyu bulandırmış! Sonuçta herkesin boynu bükük. Çünkü insanın fıtratı aynı.

Çağımızda da böyle! Aslında hakkı hakikati dile getirmeye çalışan iyi kimseler suyu bulandıran gibi gözükmekteler ve güçleri kötülüğü ortadan kaldırmaya yetmiyor.

İnsan önce kendi içinde dürüst olmalı! Her ne şart olursa olsun genel kabul gören kuralları gizli gizli yıkmamalı. Aksi takdirde bu dalga-dalga herkese yayılır da toplum bütünüyle bozulur.

İnsanlar, kanunları insana göre düzenlemiştir. Kendine göre, yani kanunu yapanın kendisine zarar vermeyecek biçimde. Yani menfaati neyi kaldırıyorsa ona göre. İşte bu durum, insanlığı ihya etmez, bozgunu ortadan kaldırmadığı gibi bozgunculuğa hizmet eder.

Evreni ve insanı yaratanın koyduğu ilahi kanunlar ise ayrım yapmaz ve insanlığı külliyen korumayı amaçlar. Çünkü insanın fıtratını en iyi bilen “O” Onun kuralları sultana da aynı mesabededir, köleye de, vekile de, halka da, patrona da, başkana da, işçiye de. Ancak şart, zaman ve zemine göre istisnaları olabilir.

Sonuçta ilahi kelama kulak vermeyen ve onu temsil eden rehberi dinlemeyen insanlık, kendini de dünyayı da mahvetmektedir.

Dünyanın kaçınılmaz sona doğru gittiğini ancak anlayan küresel egemenler ise kendilerine başka bâkir gezegenlerde yer yurt aramaya çalışmaktalar. Dünyayı ifsat eden aynı kişiler, sanki yeni keşfettikleri dünyaları ihya mı edecekler!

Öyleyse, bu kaçış nereye?

Vaat olunan gün geldiğinde, İnsanoğlu yaşadığı gezegenlerde kurtulabileceğini mi zannediyor.

İnsan önce yaşadığı dünyayı, etrafını imar etmeli.

Peygamberimiz (S.A.V) Medine’ye hicret ettiğinde orada yaşayanlarla Medine sözleşmesini imzaladıktan sonra Hz. Ali’ye Medine şehrinin dışına doğru dört bir yönden üç bin adım ölçtürdü ve bu bölgeyi harem bölgesi ilan ederek buradan ağaç kesmeyi yasakladı.

Yetmedi bir başka zaman “Yarın kıyamet kopacağını bilseniz elinizde bir fidan varsa onu dikin” buyurdu. İnsanların diktikleri ağaçlar sebebiyle, o ağaçların verdiği meyveleri başkalarının yemesi sebebiyle manevi mükâfat alacaklarını haber vererek sürekli ağaç dikmeyi teşvik etti.

İçerisinde bulunduğumuz durum toplumsal anlamda bir eğitim problemi de aynı zamanda. Küresel ısınmanın karşılı olarak hızla yok olan yeşil alan ve doğal kaynaklarımızın telafisi ve bu anlamda gelecekte artacak sıkıntı düzeyini asgariye çekebilmek için ağaç dikmenin ve ağaç kesmemenin önemine dair toplumsal ve bütüncül bir eğitim anlayışı geliştirmek gerek. Ülkemizin hem yanan bölgeleri için hem de onca bakir toprağı için MEB, Sanayi, Orman ve İçişleri Bakanlıkları tarafından okullar, fabrikalar, memurlar ve diğer çalışanlar yolu ile sağlam bir planlama dahilinde ülkece ağaçlandırma faaliyeti içerisine girmek gerek.

Her şeyden önce doğayı katletmemeyi tek kişi bile atlamadan bütün insanlara öğretmek gerek.

Bir ev, bir dükkan daha derken kesilen ağaçları, cesurca aynı yere dikmeli ve aynı bakış açısı ile bozulan dere yataklarını bir an önce doğaya uygun bir anlayışla imar etmeli, diğerlerinin de bozulmaması konusunda azami hassasiyet göstermeli, dereler ve göllerdeki su seviyesinin korunması ve yükseltilmesi konusunda ve buralardaki doğal yapının muhafazası hususunda azami gayret ortaya konulmalı. Her şeyden öte ne üzücü ki dünya ve gelecek gerçeklerini takip edemeyen eğitim anlayışımız bir an önce içsel kurgusunu buna göre düzenleyip, bunun bir eğitim mekaniğine, her şeyden öte, aynı anlayışla toplumsal bir eğitim metodolojisine dönüştürülmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları