Teknoloji Bağımlılığı ve Sosyal Medya Ahlakı

  • 27.02.2021 00:45
  • Okunma: 855 kez

Yüce dinimiz İslam’ın ana gayesinin yeryüzünün en şerefli varlığı olarak yaratılan insanın, can, mal, akıl, ırz ve namusunu korumaktır. (Kuran-ı Kerim’e göre insan, hem Ekmel-i mahluk / Eşref-i mahlukat’tır. Bunun manası “yaratılmışların en gelişmişi ve en şereflisi efendisi demektir. İsa süresi 70.ayet)
İslam, bu beş temel değeri dokunulmaz kabul eder. Bildiğiniz üzere Anayasamıza göre milletin vekillerinin de dokunulmazlığı vardır. İslam Dini ayrımcılığı reddettiği için tüm insanları kapsayacak şekilde dokunulmazlığı belirlemiştir.
Hangi sebeple olursa olsun, İslam Dini; can, mal, akıl, ırz ve namus değerlerinin zarar görmesini kabul etmez. Hayatın bütünü için geçerli olan bu durum teknolojiyi kullanırken de, internet ve sanal alemde gezinirken de aynıdır.
Teknolojiyi dinin güzel saydığı, ahlakın onayladığı ve aklı selimin doğru bulduğu şekilde kullanmak mümince duruşun gereğidir. Bu alanı amaçsız, verimsiz ve kontrolsüz bir mecra olarak görmek ise İslam’ın korunmasını emrettiği beş temel değeri ihlal etme anlamı taşır. Zira teknolojinin bilinçsiz kullanımı, kişinin sağlığını tehdit ederek canına, maddi kayba uğramasına neden olarak malına zarar vermektedir.
Gayri ahlaki yönelimlerle iffeti, aşırı ve sapkın ideolojilerle inancını zedelemektedir. Düşünme ve idrak etme kabiliyetini bozmakta, akli melekelerini zayıflatmaktadır.
Allah’ın verdiği aklı ve hammaddeyi kullanarak teknoloji üreten insan, bunu iyilik yönünde kullanmakla sorumludur. Bugün batı dünyasının, ABD’nin, Çin’in, Rusya’nın, Emperyalist devletlerin Allah’ın verdiği aklı kullanarak ürettikleri SAVAŞ TEKNOLOJİSİ’ni insanlık yararına kullandıklarını, kullanabileceklerini söyleyebilir miyiz? Bu gelişmeler karşısında savunma amacı savaş teknolojisine gerek duyan ülkelerin Allah’ın verdiği aklı ve hammaddeyi kullanmaları insanlık yararına mıdır, aleyhine midir, şüphesiz tartışılması gerek.
Eğer insanlık, teknolojiyi kullanarak helal kazancın yerine kumara, tasarrufun yerine israfa, iffetin yerine ahlaksızlığa, merhametin yerine şiddete yöneliyorsa, büyük bir yanlışın içerisindedir. Buna günümüzde verilebilecek en güzel örnek, Emperyalist devletlerin uygulamaya koydukları “BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ”’dir.
İnsanlık kendi eliyle feryadı yaygınlaştırıyor, geleceğini tehlikeye atıyor. Diğer yandan telefon, televizyon ya da bilgisayar ekranı önünde vaktini heba ediyorsa, kendisine, ailesine ve Allah’a karşı vebal altına girmektedir. “İki şey vardır, insanların çoğu onun değerini bilmezler; Sıhhat ve Boş Vakit”. Ferd için en ehemmiyetli “gün” olduğundan Kuran’da en çok zikredilen “yevm” yani “gün” kelimesidir ki 475 defa zikredilmektedir. Kuran-ı Kerim ilk sayfalarından itibaren, en son sayfasına kadar, hiç fasıla vermeden okuyucusuna zaman mefhumunu hatırlatmaktadır.
İslam alimlerinin zaman konusundaki müşterek telakkileri şöyledir;
“Geçmiş zaman elden çıkmıştır, gelecek ise henüz gaybdadır, öyleyse mevcut olan senin içinde bulunduğun şu andır”
Gençliğin daha sağlıklı, daha verimli kılınması için zamanla ilgili aşağıdaki prensiplerin verilmesi toplum sağlığı açısından yaralı olacağı kanaatindeyim.
1.Gençliğe zaman şuuru verilmelidir,
2.Yıllık, aylık, haftalık, günlük planlar yapma, bu planlara uyma sağlanmalıdır,
3.Gecenin değerlendirilmesi ayrı bir mesele olarak ele alınmalı, uyku miktarı iyice öğretilmelidir.
4.Devlet, yaş safhalarına göre kazandırılması gereken telakki ve alışkanlıkları tespit etmelidir.
5.Devlet, anne ve baba gençlik devresi üzerinde durmalı, problemi tespit edip ısrarla üzerine gitmelidir.
İçerisinde bulunduğumuz ortamda gençler için söz konusu önerilerin maalesef anne ve babalar için ele alınması gereklidir. Günümüzde kahveler dolup taşmaktadır. İskambil kağıtları ve domino taşları ile zaman boşa harcanmakta, aileler ihmal ve mağdur edilmektedir.
İnsanoğluna zaman kazandırması gereken teknoloji, günümüzde zaman kaybetmenin ve vakit öldürmenin en aldatıcı tuzağı haline geldi.
Hepimizin hayatında yer alan İNTERNET ve SOSYAL MEDYA başıboş, ilkesiz ve sorumsuz bir alan olmamalıdır. Müslümana yakışan daima sorumluluk bilinciyle hareket etmek, Rabbi’nin koyduğu sınırlara uymaktır. Her durumda gerçeğin ve doğrunun yanında yer almaktır. Unutmayalım ki normal hayatta olduğu gibi İNTERNET ve SOSYAL MEDYA’ da insanların haklarını ve özel haklarını ihlal etmek haramdır.
İnsanoğluna zaman kazandırması gereken teknoloji, günümüzde vakit kaybetmenin ve öldürmenin en aldatıcı tuzağı haline geldi. Hepimizin hayatında yerini alan İNTERNET ve SOSYAL MEDYA başıboş, ilkesiz ve sorumsuz bir alan olmamalıdır. Müslümana yakışan daima sorumluluk bilinciyle hareket etmek, Rabbinin koyduğu sınırlara uymaktır. Her durumda gerçeğin ve doğrunun yanında yer almaktır. Unutmayalım ki normal hayatta olduğu gibi İNTERNET ve SOSYAL MEDYA’ da insanların haklarını ve özel hayatlarının ihlal etmek haramdır.
Mahremiyete saygı göstermeyen her adım Kuran’ın “BİRBİRİNİZİN KUSURLARINI VE MAHREMİNİ ARAŞTIRMAYIN” emri (HULURAT SURESİ 49/12) ile çelişir. Günlük hayatta yalan söylemek, insanları karalamak, iftira atmak, nasıl günah ise yayın dünyasında ve sosyal medyada da aynı şekilde günahtır. Günümüzde bir kesimin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ e diğer bir kesiminde Osmanlı Padişahlarına yönelik sosyal medyada yer alan yazıları örnek teşkil etmektedir.
Alemlerin Rabbi Allah; unutmayalım ki bizi görmektedir. Oradaki söz ve davranışlarımızdan da bizi hesaba çekecektir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;” HAKKINDA KESİN BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞIN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME, ÇÜNKÜ KULAK GÖZ VE KALP, BUNLARIN HEPSİ ONDAN SORUMLUDUR” (ISRA SURESİ 17/36).
Bugün bizler için teknolojiden tamamen uzak bir hayat sürmek elbette mümkün değildir. Zaten İslam’ında böyle bir talebi yoktur. Ancak teknolojiyi helal-haram hassasiyeti taşıyarak, ahlaki ilkeleri koruyarak, insan hak ve özgürlüklerinin ihlal etmeden kullanmak öncelikli sorumluluğumuzdur. Böylece vaktimizi daha verimli ve emeğimizi daha anlamlı hale getirebiliriz. Yeryüzünü iyilikten ve huzurdan yana imar edebiliriz. Yeter ki her nimet gibi teknolojiyi de Cenab-ı Hakkın koyduğu ölçü ve sınırlara riayet ederek kullanalım.

 

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları