Birlikte Huzurlu Yaşamanın Kuralları

  • 21.01.2021 15:56
  • Okunma: 963 kez

Hicabi Meral


Bütün insanlar Allah’ın kullarıdır.

BİRLİKTE HUZURLU YAŞAMANIN KURALLARI
Bütün insanlar Allah’ın kullarıdır. İster Müslüman ol,  ister Hıristiyan ol, Budist ol ne olursan ol Allah’ın kulusun, yer yüzünde beraber yaşamak zorundasın yaşamını sürdürebilmek için de kurallara uymak zorundasın bu kapsamda; İnancı, dili, rengi, cinsiyeti ve ülkesi ne olursa olsun bütün insanlar yeryüzünün halifeleri olarak birlikte yaşama ahlakı ve hukukuna saygılı olmak zorundadırlar. Bu durumda birlikte yaşama ahlakı ve hukuku kuralları nelerdir.
YAŞAMA HAKKINA SAYGI 
İnsanın en önde gelen hakkı, şüphesiz yaşama hakkıdır. Bu hak olmadan diğerlerinin olması söz konusu olamaz. Kainatın efendisi Allah; Kuran-ı kerim de insan öldürmeyi ve intihar etmeyi yasaklamıştır (Nisa Suresi 4/29,92). Suçsuz yere bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibi kabul etmiştir (maide Suresi 5/32).
Yaşama hakkı, insanın temel hakkı olduğu gibi beden varlığının dokunulmazlığı da temel hakkıdır günümüzde, üzülerek ifade ediyorum, her gün kadına şiddet, tecavüz olmakta, zaman zaman küçük çocuklara tecavüz edilmekte, insanların canına kıyılmaktadır. Kuran-ı Kerim’de işkence ve zülüm şiddetle yasaklanmıştır (Ahzab Suresi 33/58). Bu ve buna benzer fiillerde bulunanlardan bazılarının tutuksuz olarak yargılanmalarını anlamakta zorlandığımı da ifade etmek istiyorum.
ÇALIŞMA VE MAL, MÜLK EDİNME HAKKINA SAYGI
Her insan meslek edinme mesleğini icra etme bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışma, meşru yollardan mal ve mülk edinme hakkına sahiptir. Günümüzde insanların bu haklarına gösterilen saygı yeterli midir? Bu hususla insanların kafalarında soru işaretleri var mı? Maalesef var. Devlet idaresini ele geçirenlerin, büyük ihaleleri kendilerine yakın şirketlere yüksek fiyatlarla verdikleri, kişileri korudukları, kişilerin ve şirketlerin haksız kazanç sağlamalarına ortam oluşturdukları, işyerlerine personel alımında liyakati göz ardı ettikleri, bürokraside adam olanlara çalışma imkânı, iş edinme önceliği verdikleri kamuoyunda yaygındır. Ayrıca bir milletvekilinin bu iddialar karşısında ”AKRABALARINIZI KORUYUNUZ VE KOLLAYINIZ” ayetine sığındığını hatırlayınız. Yüce Allah ve peygamberi; hırsızlık (Maide Suresi 5/38), gasp, hile, eksik tartma (En’am Suresi 6/152), rüşvet, karaborsa, kumar (Maide Suresi 5/90), tefecilik (Bakara Suresi 2/278), emanete ihanet ve benzeri meşru olmayan yollardan mal, mülk edinmeyi yasaklamıştır, haram kılmıştır. Elimizi kalbimizin üzerine koyarak; ülkemizde Kuran-ı Kerim’in bu hükümlerini insanların, ilgili ve yetkili makamlarda bulunanların tamamının uyduğunu söyleyebilir miyiz?
İBADET ETME HAKKINA SAYGI
Ülkemizde laiklik bazı kesimlerce yanlış yorumlanarak maalesef din özgürlüğüne bazı kurumlarda belli dönemlerde yetkili makamlar da bulunanlar tarafından darbeler vurulmaya çalışılmıştır. Vereceğim örneklerle kesinlikle kurumları hedef almak gibi bir niyetim yoktur.
Eskiden sağlık cüzdanlarımız vardı bu cüzdanlar her yıl üst amirler tarafından onaylanır. Bir dönem sağlık cüzdanlarındaki resimler başörtülü olduğu için onaylanmamıştır. Üniversitelerde, disiplin kurallarına uymalarına rağmen başörtülü kız öğrenciler kapı görevlileri tarafından verilen emirler gereği üniversitelerin bahçelerine dahil sokulmamış, öğretim üyeleri tarafından dersten atılmışlardır. Bazı kurumların sosyal tesislerine başörtülü bayanların alınması yasaklanmış, namaz kılan, eşi başörtülü olan çalışanların sicilleri ile oynanmıştır. Bu hakka tecavüz günah, zülüm, ahlaksızlık ve insanlık suçu olmasına rağmen kişiler hakkında sonraki dönemlerde işlem yapılmamıştır.
EĞİTİM, ÖĞRETİM VE BİLGİ EDİNME HAKKINA SAYGI
Kuran-ı  Kerim de okuma ve bilgi edinme teşvik edilmektedir (Alak Suresi 96/1). Bilenlerle, bilmeyenler eşit olamaz (Zümer Suresi 39/9). Ayrıca Kuran-ı Kerim de bilginlerin Allah katında değerli olduğu (Âli İmran Suresi 3/18) ve Allah’tan hakkıyla korkanlar olduğu (fatır Suresi 35/28) bildirilmektedir. Dolayısıyla eğitim, öğretim insanların temel hakkıdır. Kuran-ı Kerim’in ahlakı ile bağdaşmayan tutumlar, davranışlar, uygulamalar bir dönem yapılmış ve genç kızlarımıza (öğrenci), çalışmak zorunda olan bayanlara zülüm edilmiştir.
DÜŞÜNCEYİ İFADE ETME HAKKINA SAYGI
Düşünce ve ifade hürriyeti, temel insan haklarındandır. Kuran’da ısrarla düşünmesi emredilmektedir, (Bakara Suresi 2/219), Âli İmran Suresi 3/190-191, En’am Suresi 6/50). Günümüz Türkiye’sinde bu konu helaller, haramlar, milli bütünlüğümüzün korunması, devam ettirilmesi, düşünceyi ifade etme hakkına sığınılarak zedelenmek istenmektedir. Bu hususlarla ilgili örnekler;
Türkiye cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı kinlerini ifade etmek için Kurtuluş Savaşı sonrası’’KEŞKE YUNAN GALİP GELSEYDİ’’ denildi.
Kürt halkı ayrı ırktır. Bağımsız bir devlet olma hakkına sahiptir.
Eğitim dilinin Türkçe olması dayatmadır. Kürtçe de eğitim dili olmalıdır.
Faiz haram değildir.
Türkler; Ermenilere, Kürtlere zülüm yapmıştır, soykırım uygulamıştır.
1400 yıl önce indirilen Kuran-ı Kerimdeki hükümlerden hareketle İslam dininin çağımızın ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği düşünceyi ifade etme hakkına sığınılarak bu milletin kutsal değerlerine inancına saldırılmıştır. Örnekler çoğaltılabilir.
Bu hususların tek tek ele alınarak incelenmesi gereklidir. Ancak kısaca şunu ifade etmeden geçemeyeceğim. Emperyalist devletlerin, bağımsız Türkiye cumhuriyeti devletini yıkmak için ortaya atılan bu görüşlerin DÜŞÜNCE İFADE ETME HAKKINA SAYGI ile ilgisi yoktur. Genetiği değiştirilmişlerin ürettiği ve itibar edeceği görüşlerdir.
Amaç Türkiye cumhuriyeti devletini bölmek, parçalamak ve yok etmektir. Bu durumla ilgili olarak üzülerek bir sloganı burada kamuoyunun dikkatine sunarak gerçekleri görmelerini istiyorum.
“TÜRKÜM DERSEN, ODA KÜRDÜM ...DER” sözcükleri ile başlayan ANDIMIZ kaldırıldı. Bu hususla ilgili yürütmeyi durdurma kararı hala uygulanmamaktadır. Ayrıca bazı kurumların başındaki T.C kaldırıldı.
KONUT DOKUNULMAZLIĞINA SAYGI
Konut dokunulmazlığı temel haklardan biridir kimsenin konutuna izinsiz girilemez, arama yapılamaz ve eşyasına el konulamaz, (nur Suresi 24/27-29). Ülkemizde bu hususla ilgili uygulamalar son derece tutarlıdır.
Misafir olduğumuz ev sahibinin izni olmadan yatak odalarına adım atmayız, anlayışı Türk toplumunda son derece yaygındır.
ADİL YARGILANMA HAKKINA SAYGI
Hazreti Ali şöyle diyor; bir milletin dini adalettir. Adaleti olmayan devlet dinsizdir. Bir devleti adalet yükseltir. Zulümü yıkar. Adalet Allah’ın kesin emridir (Hucurat Suresi 49/9). Suç isnadı üzerine insanların adil yargılanma hakkı vardır. Bu husus Kuran-ı Kerim de şöyle ifade edilmiştir Allah size insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletli hükmetmenizi emrediyor (Nisa Suresi 4/58)
Suçsuz yere bir insanı cezalandırmak zülüm ve gayri ahlaki bir davranıştır ülkemizdeki uygulamalarla ilgili bir çok örnek ele alabilirsiniz ancak 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası sıkıyönetim mahkemelerinin’’BİR SAĞDAN BİR SOLDAN’’ Mantığı ile ülkesine, milletine, devletin kurumlarına, milli bütünlüğüne, sahip çıkan ülkücülere karşı vermiş olduğu kararlar, kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in hükümleri ile bağdaşmamaktadır.
Şam valisi Sa’dbin Ebi vakkas camileri büyütmek üzere ücret karşılığı kamulaştırma yapar. Bir yahudinin de arsa bedeli ödeyerek arsasına el koyar. Yahudi bundan rahatsızlık duyar, Hazreti Ömer’e başvurur, İslam’ın halifesinin sade bir kıl çadırda hayatını sürdürdüğünü gören Yahudi şaşırır, günümüzde devleti idare edenlerin yaşadıkları mekanları, lüksü düşünün ve karşılaştırın. Talebini Yahudi Hazreti Ömer’e iletir. Hazreti Ömer bir deri üzerine “ben İran Şah-ı Ruşirevan dan daha az adil değilim” Yazısını Şam Mahallesi’ne gönderir. Arsa Yahudiye hemen iade edilir ve ödenen ücrette geri alınmaz.
Günümüzde zaman, zaman basında arsa sahibi arsasına konut yapımı için ilgili ve yetkili makamlara talepte bulunduğu halde gerekli izni alamıyor. Ancak arsa el değiştirdikten sonra, imar izni çıkıyor, yüksek katlı binaların yapımı gerçekleşiyor.
Adil yargılamanın, adaletin sağlanabilmesi için hakimlerin tanıkların adil olması, birilerinden emir almamaları, birilerine yaranma gibi bir tutumdan uzak olmaları son derece önemlidir.
SEYAHAT ETME HAKKINA SAYGI
Ülke içinde ve ülkeler arası seyahat etme temel insan haklarından biridir. Bu hususla ilgili olarak ülkemizin bazı kesimlerde geçmişte bazı meslek mensuplarına (subay, astsubay, asker, polis, öğretmen...) Mensup kişilerin rahatlıkla seyahat edebildiklerini ifade edemeyiz günümüzde de maalesef bu kısmen sürdürülmeye çalışılmaktadır. Seyahat esnasında şehit edilen öğretmenlerimiz 16 Haziran 2017 tarihinde sınıf öğretmeni Necmettin Yılmaz memleketi Gümüşhane’ye giderken Tunceli Pülümür karayolunda terör örgütü PKK tarafından dolu kesilip aracı yakılarak kaçırıldı ve şehit edildi.
23 Mayıs 2020 tarihinde Bingöl elazığ karayolunda usta birliklerine giden sivil ve silahsız 33 askerimiz PKK’lı teröristlerce şehit edilmişlerdir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim seyahati teşvik etmektedir (Nahl Suresi 16/96, Neml suresi 27/68). Bu hakkın kullanılabilmesi için güven ve barış ortamının tesisi gerekir.
PKK, PYD, YPG... gibi terör örgütleri yok edilmediği müddetçe ülkemizde kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in öngördüğü seyahat etme hakkına bazı kesimlerde sahip olamayız. Türk milleti olarak inşallah örgütleri, elebaşlarını, destekçilerine yok ederek, bu hainlere yardım eden emperyalist ülkelere de hadlerini bildireceğiz. Allah daima doğrunun yanındadır. Yeter ki bunu unutmayalım.
KİŞİLİK HAKLARINA SAYGI
Kuran-ı Kerim de; ırz, namus, ve haysiyetin korunması kapsamında kişilerin ırzına tecavüz edilmesi (İsra Suresi 17/32), zina isnadı (Nur Suresi 24/4), gıybet edilmesi, özel hayatının araştırılması, kişinin rızası olmadan bunların yayınlanması, açıklanması (Hucurat Suresi 49/12), alaya alınması, dalga geçilmesi, kötü lakap takılması, (Hucurat Suresi 49/11), vesvese verilmesi (Nas Suresi 144/4-altı) haset edilmesi (Felak Suresi 133/4-beş), gıyabında çekiştirilmesi, kaş, göz, beden diliyle alay edilmesi (Hümeze Suresi 104/1), kin tutulması (Âli İmran Suresi 3/134), laf taşımak (kalem Suresi 68/10-11) yasaklanmıştır.
Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’i yasaklarını göz önüne alarak; toplum olarak, bireyi olarak, meslek mensupları olarak, aydın olarak, cahil olarak, şehirli köylü olarak, genç, ihtiyar olarak, erkek bayan olarak, gazeteci, yazar, çizer, makam sahibi olarak aynanın karşısına oturalı ve tarafsız gözle bakalım, değerlendirelim. Görülen manzara vahim Allah bizleri doğru yoldan ayırmasın, günahlarımızı affetsin.
EVLENME HAKKINA SAYGI
Kuran-ı Kerim’de ”İçinizdeki bekarları evlendirin” (Nur Suresi 24/32) ayeti ile evlenme teşvik edilmektedir. Evlilik ile; insan neslinin devamı sağlanmaktadır. Bu hakkın engellenmesi suçtur, günahtır. Günümüzde kutsal kitabımızın bu hükmüne rağmen ne deniyor? “Bekarlık Sultanlıktır, evlenip de ne olacak?’’
Sorumluluk üstleneceksin, kahır çekeceksin, hayatını yaşama ya bak, nerede sabah orada akşam boş ver gerisini. Allah’tan bu görüş ve anlayış toplumumuzun çok az bir kesimi tarafından benimsenmiştir. Anne ve babalar olarak genelde yavrularımızın ölmeden önce yuvalarını kurmalarını, evlenmelerini, çocuk sahibi olmalarını, torunlarımızı sevmeyi, büyütmeyi arzu ederiz. Basit bir cümleyle bu duygu ve düşüncelerimizi ”ÖLMEDEN ÖNCE MÜRÜVETİNİZİ GÖRELİM” şeklinde ifade ederiz.
Sonuç olarak; birlikte yaşama ahlakı ve hukuku ile ilgili ortaya konulan on temel prensip ışığında, toplum olarak, fert olarak, kamu kurumlarında, özel sektörde çalışanlar olarak, şehirli, köylü olarak kuranı Kerim’in öngördüğü kurallara ne kadar uyuyoruz, uyguluyoruz? Sizleri bu konuda düşünmeye ve özeleştiri yapmaya ve kutsal kitabımızın hükümlerine uyumaya davet ediyorum ne mutlu türküm ve Müslüman’ım.

 

Anahtar Kelimeler: Hicabi Meral, Saygı, Eğitim, Öğretim

Yazarın Yazıları