“Türk Birliği” Ufkumuz ve “Korkut Ata” Türk Dünyası Film Festivali

  • 24.11.2021 20:09
  • Okunma: 1753 kez

Ayten Çalış Kurtçu


"TÜRK BİRLİĞİ" UFKUMUZ VE HEDEFİMİZ

Toplum olarak ufkumuz, hayalimiz, gerçekleşme yolundaki hedefimiz olan Türk Birliği’nin öncü sinyalleri artık peş peşe geliyor. Süreç son derece hızlandı ve heyecan verici şekilde ciddi bir bütünlük arz etmeye başladı. Zira nicedir sürdürülen altyapı çalışmaları meyveye erdi; “Dem bu demdir!” diyen o kutlu ses, artık herkesçe işitildi.

İlk zirve toplantısı, “Ekonomik ve Ticari İş Birliği” temasıyla 2011 yılında Kazakistan’ın en büyük şehri ve eski başkenti Almatı’da gerçekleştirilmiş ve “Türk İş Konseyi”nin kurulması kararı alınmıştı. İkinci zirve ise 2012’de “Eğitim, Bilim ve Kültürel İş Birliği” temasıyla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te gerçekleştirilerek Türk Konseyi çatısı altında yeni kuruluşlar tesis edilmiş ve bu çerçevede Türk Akademisi (Astana) ile Türk Kültür ve Mirası Vakfı’nın (Bakü) kurulmasına ilişkin anlaşmalar imzalanmıştı.

2013’te Azerbaycan’ın Gebele şehrinde “Ulaştırma” temasıyla gerçekleştirilen 3. zirvenin akabinde ise 2014’te ülkemizin turistik ilçesi Bodrum’da “Turizm Alanında İş Birliği” temasıyla gerçekleştirilen 4. zirve gelmiş; bu zirveye Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, o dönem Kazakistan Cumhurbaşkanı olan ve konsey oluşturma fikrini öneren Nursultan Nazarbayev, yine dönemin Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambaev ile Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedov da katılmışlardı. 2015’te “Medya ve Enformasyon İş Birliği” temasıyla eski adı Astana olan, Kazakistan’ın başkenti Nur Sultan’daki 5. zirve gerçekleşmiş ve 3 yıllık bir aranın ardından da 2018’de “Gençlik ve Ulusal Sporlar” temasıyla Kırgızistan’ın turistik Çolpon-Ata şehrindeki 6. zirve yapılmıştı. 2019’da Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de hayat bulan 7. zirvenin teması ise “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Desteklenmesi” olmuştu. Ayrıca Covid-19 pandemisinden hemen önce gidip soluklama imkânı yakaladığım Türkistan şehri de, gerçekleştirilen çevrim içi toplantılar sürecinde (31 Mart 2021) Türk dünyasının manevi başkenti ilan edilmişti.

Nihayetinde 12 Kasım 2021 Cuma günü “Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler” temasıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda (İstanbul-Yassıada) “Türk Konseyi Devlet Başkanları 8. Zirvesi” gerçekleşti ve konsey üyesi Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’la gözlemci ülke Macaristan’ın devlet başkanları Yassıada’da buluştu. Zirve sonrası yayınlanan ortak bildiride “Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi” adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirildiği ve “2040 Vizyonu” kapsamında “2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası”nın hazırlanmasına karar verildiği kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Türkmenistan’a gözlemci statüsü verildi ve teşkilatın sekretaryası olarak faaliyet gösterecek yeni tarihî bina için de Türkiye uygun bulundu. Kazak, Kırgız, Özbek, Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinde imzalanan bildirinin ve Teşkilat’ın yeni çalışmalarının hayırlı olmasını temenni ediyoruz.

12 Kasım 2021 Cuma gününün ikinci önemli gelişmesi ise 8 Kasım’dan bu yana devam eden “Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali”nin ödül gecesiydi. Türk dünyasından birçok devlet adamının ve sanatçının katılım gösterdiği ödül töreni, 13 yıl sonra kapılarını yeniden açan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin simge yapılarından biri olan Atatürk Kültür Merkezi’nde muhteşem bir organizasyonla gerçekleştirildi. Bu dev organizasyona bizler de; Türk dünyasının meseleleriyle dertlenen değerli dostlarımızla ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nden hocalar ile öğrencilerin oluşturduğu kalabalık bir toplulukla katıldık. Hem ‘propaganda ve tanıtım’, ‘algı yönetimi’ gibi iletişim stratejileriyle ilgili alanlarda faaliyet gösteren bir halkla ilişkiler uzmanı ve doktorant hem de Türk milliyetçisi olma yolunda gayret sarf eden bir yolcu olarak şunu söylemeliyim ki; “Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali”nin tanıtım kampanyasında ilk dikkatimi çeken öğeler, kampanyanın merkezinde yer alan “Turna” ve “Merhamet Yüklü Kanatlar” sloganıydı.

Değerli hocam, büyüğüm, ulusal-uluslararası bazda birçok önemli ödüle layık görülmüş bir yazar ve düşünce insanı olan Sn. Alev Alatlı’nın da romanlarında sıkça vurguladığı “turna” ile “merhamet” temaları; asil kültürümüzün iki güçlü öğesidir. Turna, öz varlığımızı son derece duru bir estetikle yansıtan türkülerimizde ve semahlarda bizi dalga dalga kuşatan bir semboldür; Türk kültürünün temel değerlerini o naif kanatlarında taşıyan estetik ve kutsal bir halk edebiyatı figürüdür. Merhametse, Türk’ü Türk kılan kutsalların, aslî değerlerin başında gelir. Bu nedenle 29 Ekim-14 Kasım 2021 tarihleri arasında İstanbul’un 64 ayrı noktasında gerçekleştirilen Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında ülkemizde ilk kez projelendirilen ve uygulanan Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin “turna” sembolü ve “merhamet” teması üzerinden yürümesi, son derece derinlikli ve etkileyiciydi.

Temeldeki mesaj son derece duru, sarih bir dille verildi; merhamet yüklü kanatlarını açmış o estetik turna, yakalara takılan rozetlerde parıl parıl parladı ve yine turna şeklinde tasarlanmış ödüllerin takdimiyle de perçinlendi. Zaten festivalin kataloğu ile organizeye dair pek çok detayın izlenebileceği www.korkutatafilmfestivali.com adresinde festival sembolü olarak “turna kuşu”nun belirlenmesi, şu net cümlelerle ifade ediliyordu; “Gönüllerin dili ve habercisi olan, uzakları yakın eden, mesafelerden bağımsız bir ve beraber olmayı temsil eden bu eşsiz motif; amaç ve hedeflerimizi yansıtmaktadır.” Bu güçlü uluslararası organizasyon, ayrıca kültür dünyamızın kalbi olan İstanbul’un marka değerine de ciddi bir katkı sağladı.

13 ülkeden 42 yapımın gösterime sunulduğu film festivali; Türk Cumhuriyetleri’nden gelen 100’ün üzerinde sinemacı, oyuncu ve kültür insanıyla son derece renkli geçti. Ayrıca festivale, ilgili ülkelerin kültür bakanları başta olmak üzere birçok devlet adamı da iştirak etti. T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Sn. Mehmet Nuri Ersoy, festivalin ödül gecesinde yaptıkları açılış konuşmalarında; uzun metraj, kurmaca ve belgesel kategorilerinde toplam 17 eserin yarıştığını ifade ederek ödül sahiplerini kutladılar ve festival kapsamında “Türk Dünyası Sinema Zirvesi”nin de gerçekleştirildiğini belirterek söz konusu zirvede birlikte neler yapılabileceğinin, daha iyiye nasıl ulaşılabileceğinin irdelendiğini ifade ettiler. Ayrıca TÜRKSOY Kültür Bakanları Daimi Konseyi 38. Dönem Toplantısı’nda Bursa’nın “2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti” ilan edildiğine de dikkat çeken Ersoy; “Biz de Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin ikincisini, inşallah gelecek yıl Bursa’da düzenleyeceğiz.” dedi. Sn. Bakan ayrıca; festivalin 2023 yılında Azerbaycan Şuşa’da, 2024’te Kazakistan’da, 2025’te Özbekistan’da ve 2026’da ise Kırgızistan’ın ev sahipliğinde yapılacağının müjdesini verdi.

TRT’nin de “Türk Dünyasına Katkı Ödülü” aldığı renkli gecede Devlet Opera Balesi Genel Müdürü Sn. Murat Karahan ile Özbekistan Kültür Bakanı ve ses sanatçısı Sn. Ozodbek Nazarbekov’un gerçekleştirdikleri muhteşem düet ise salonu son derece etkiledi. Yine büyük bir coşku ile eşlik edilen Türk Dansları Gösterisi de ilgiyle takip edildi. Karabağ Zaferi’ni anlatan ve cephedeki askerlerin deneyimlerinden gazilerimizle şehit eşlerinin duygu dolu konuşmalarına doğru uzanan video ise tüm yürekleri aynı duyguya kilitledi; izleyenlere Karabağ Zaferi’nin anlamı noktasında farklı bir derinlik sundu.

Sonuç olarak ülkemizde gerçekleştirilen ve “Türk Devletleri Teşkilatı” adını alan Türk Konseyi’nin 8. zirvesi ile “Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali”nin Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen ödül gecesini aynı gün yaşamamız son derece anlamlı idi ve nice demlerdir gün yüzüne çıkmayı bekleyen dipteki o haklı heyecanımızı körükledi. Çünkü atılan adımların arz ettiği bütünlüğü seyretmek, Türk Milleti olarak bizlere hem gurur hem de coşku verdi.

Bu minvalde festivalden haberdar ederek değerli yönlendirmeleriyle etkinlikten istifademizi sağlayan kıymetli hocam ve büyüğüm, MHP Genel Başkan Başdanışmanı - 25. ve 26. dönem MHP Osmaniye Milletvekili - Ankara Hacı Bayram Veli Üni. Öğr. Üyesi Sn. Prof. Dr. Ruhi Ersoy Beyefendi’nin, festivalin sinema zirvesindeki anlamlı sözlerini paylaşmak istiyorum.

“Türk kültür ve medeniyetinin sinemayla işlenmesi; Türklük şuuru ve Türk dünyasının birliğine hizmet kadar, insanlığın bugün pençesinde kıvrandığı temel açmazlara merhem olacak duyguları kucaklama ve sunma bakımından da büyük bir önem taşıyor. Tam da bunun için, turnanın merhamet yüklü kanatları Turan’ın üzerinde çırpmaya ve insanlığa ilham olmaya devam edecek. Zira 22 milyon kilometrekarelik kendi kültürel hinterlandını, Türkçenin söz varlığının vücut bulduğu coğrafyalar ve kendi vadisinden getirdiği kokuyla birleştirerek, kamu diplomasisi perspektifinden ‘yumuşak güç’ unsuru olarak tanımlayabileceğimiz bütün bir müktesebatını insanlığın yararına sunan Türk dünyası; her türlü insanî meseleyi şifalandırabilecek fikri ve duyguyu o kadim gövdesinde toplamıştır.

Bu anlamda kültürler arasındaki gönül bağını güçlendirmek isteyenlerin, buradaki sanatı ve büyük yürek yatırımını ortaya koymaları; sadece romantizm ya da ‘Sanat sanat içindir.’ anlayışı adına değildir. Tarihin yeni bir dönüm noktasına geldiği bugün, Türk kültür ikliminden ve ekolojisinden doğmuş kadim medeniyetimiz ile kültür birliğimizin dünyaya tanıtılmasının ötesinde; Mâverâünnehir ve Ötüken vadilerinde yeşermiş, insanlığın yaralarına merhem olabilecek kutlu mesajların, yeni günü aydınlatabilmesi içindir.”

İşte bu büyük hakikate ve doğal vizyona bireysel, kurumsal ve toplumsal anlamda katkı verebilmek için; can kulağımızda hep o Haberci Turna’nın sesi olmalı. Festivalin tanıtım videosunda da vurgulandığı üzere, yola koyulmadan evvel bütün Türk büyükleri tarafından işitilmiş bu evrensel çığlık tazelenmeli; merhamet yüklü turnalara kanat verilmeli.

Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali, gerçekten de oldukça geniş kapsamlı ve uzun vadeli bir çalışmanın meyvesi. Bu kapsamda çeşitli saha araştırmaları tertip edip ekibiyle birlikte Kazakistan’a, Kırgızistan’a, Azerbaycan’a ve Özbekistan’a giderek film festivalini isminden sembolüne, fikirsel içeriğinden mottosuna, davetli ağından etkinlik tasarımlarına kadar ilmek ilmek ören, nakış nakış işleyen Kültür ve Turizm Bakan Yardımcımız Sn. Ahmet Misbah Demircan Beyefendi’nin sarf ettiği efor takdire şayan.

Kendisi ayrıca, organizasyonun amacının ve ruhunun ulusal ve uluslararası kamuoyuna sağlıklı şekilde aktarılabilmesi için de çok ciddi bir mesai harcadı. Etkinlik için yapılan tanıtım toplantılarında sarf ettiği özgün cümleleri, katıldığı programlardaki samimi tanımlamaları ve süreklilik arz eden sosyal medya paylaşımları ile festival boyunca ilgi odağı oldu. Kendisinin festival tanıtımları bünyesindeki kapsayıcı tanımlamalarından biri de şöyleydi: “Esasen dünyanın bütün önemli medeniyetleri Anadolu’da. Buradan her yere yayılmış! Anadolu’nun özü, özeti bir yer varsa; orası da şüphesiz İstanbul. Bu anlamda Beyoğlu Kültür Yolu Festivali önemli bir rotadır. Bu kültürel rotanın uluslararası ayağı da, bu yıl ilk kez hayata geçirilen Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali oldu. Festival içinde festival diyebileceğimiz bu büyük organizasyon; sinemanın bilgilendirme gücünü, birleştirici yönünü ve kameranın ölümsüzleştiriciliğini dünyaya sunarak ilerideki ortak projelerin de zeminini hazırlayacak.”  

Bu çerçevede, festival kapsamındaki sinema zirvesinde Sn. Prof. Dr. Ruhi Ersoy Beyefendi’nin Bakan Yardımcısı Sn. Demircan için “festivalin rüyasını gören” şeklinde bir şahsî nitelemede bulunması; son derece hakkaniyetliydi bir tavırdı. Zira Türk dünyasının öz varlığına ilişkin kültürel birikimi, onun özgün dokusunu bozmaksızın sunmanın gayretine düşen her birey, kurum, kuruluş ve devlet adamı baş tacıdır; daima tebrik ve teşekkürü hak eder. Dolayısıyla başta T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığımız olmak üzere, organizasyonun ruhunu inşa edebilmek için ciddi bir emek sarf eden Bakan Yardımcımız Sn. Ahmet Misbah Demircan’a ve Bakanlığımızın yürüttüğü bu tarihî kültür işçiliğinde payı olan herkese gönülden teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biliyoruz ki Doğu’nun hak edilmiş yükselişi ve Türk Birliği’nin dünya coğrafyasındaki onarımcılığı; bu anlamlı adımlarla, birbirini tamamlayan açılımlarla gelecek. Düşünülmüş, mayalanmış ve aşkla icra edilmiş üretimlerle...   

Sözlerimi, can kulağımıza emanet ettiği hoş ezgilerinin yanı sıra “Türk Olmak Sanatı”, “Küresel Gelişmeler Işığında Türkleşmek, İslamlaşmak, Çağdaşlaşmak”, “Turukkuların Hayaleti”, “Hem Okudum Hem de Yazdım” gibi birçok kitap çalışmasından da zevkle istifade ettiğimiz değerli ses sanatçısı Ahmet Şafak Demirci’nin o güzel avazıyla sonlandırmak istiyorum: “Bir ömür seni aradım, peşindeyim adım adım! Kavuşmak sana muradım, selam olsun Turan’a! İstanbul mavisi gözler, Bakü’de bal olur sözler. Yüreğim hep seni özler, selam olsun Turan’a…”

Yazarın Yazıları