Çamlıca Camisi Külliyesi’nde İslam Medeniyetleri Müzesi Açıldı

  • Güncelleme: 22.04.2022 05:53
  • Okunma: 2795 kez
  • Yorum: 0
Büyük Çamlıca Camisi Külliyesi'nde yer alan ve 10 bin metrekare kapalı alanda konumlandırılan, İslam Medeniyetleri Müzesi açıldı.
Çamlıca Camisi Külliyesi’nde İslam Medeniyetleri Müzesi Açıldı

Milli Saraylara bağlı Topkapı Sarayı ve Saray Koleksiyonları Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul Türbeler Müzesi ve Vakıflar Müzesi koleksiyonlarından seçilen eserlerle hazırlanan Büyük Çamlıca Camisi Külliyesi'nde yer alan ve 10 bin metrekare kapalı alanda konumlandırılan, İslam Medeniyetleri Müzesi açıldı.

İslam Medeniyetleri Müzesi'ne yoğun ilgi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta açılışını yaptığı İslam Medeniyetleri Müzesi yoğun ilgi görüyor. Ramazan ayı boyunca ücretsiz gezilebilen müzenin, ilk bir haftadaki ziyaretçi sayısı 30 bine ulaştı.

Asr-ı Saadet, Hulefa-yı Raşidin, Memlükler, Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar

İslam medeniyetleriyle birlikte gelişen pek çok kültürün yanında sanat da kendine has üslubuyla çeşitlendi. Tarihin 1200 yıllık dönemini içeren İslam sanatının gelişimi, İslam Medeniyetleri Müzesi’nde yüzlerce değerli eserle sergileniyor.

15 tematik bölümden oluşan müzede 1000’e yakın eser yer alırken, Sakal-ı Şerif, Peygamber Hazreti Muhammed'in temsili ayak izi, Fatih Sultan Mehmet'in çocukluk defteri, Hilye-i Şerif, Kabe örtüleri, Kur'an-ı Kerimler, Hacer'ül Esved ve Hırka-i Saadet mahfazaları gibi birçok eserin görülme imkanı bulunuyor.

Çağdaş müzecilik sistemleri kullanıldı

İslam Medeniyetleri Müzesi'nde görsel anlatılar ve dokunmatik bilgi ekranları da yer alıyor.

Ziyaretçiler tarafından en çok ilgi duyulan eserlerden başlıcalarını videolu prodüksiyonlar oluşturuyor.

Ab-ı Hayat enstalâsyonunda suyun manevi etkisi anlatılıyor

İslam’ın doğuşu, kabartmalı büyük bir haritada ışık gösterileriyle anlatılırken, Selatin camilerinin kubbelerinin yansıtıldığı tavandaki görsel şölenler ilgi ile izleniyor.

Ab-ı Hayat enstalâsyonu ise deneyim şansı yaşayanlara İslam Medeniyetinin suya affettiği manayı derinlemesine hissettiren bir anlatıya tanık oluyor.

Kur’an-ı Kerim’in Nahl Suresi’nde yer alan “Gökten su indiren O’dur” ayetinin manevi etkisini yansıtan bu bölümde, suyun gücü, hayatımızdaki yeri ve önemi vurgulanıyor. 

Ziyaretçiler, suyun, yaşamın akışına etki eden farklı hallerine, hayata dokunan ve ruhu besleyen yanlarına etkileyici bir anlatımla şahit oluyor.

Tedavi gücü olan makamlar dinlenebiliyor

Müzenin, en huzur verici alanlarından biri de ses istasyonları. Müziğin iyileştirici etkisi ve Türk müzik makamlarının etkileyici tınıları keşfedilebiliyor.

Ayrıca, 1,5 dakikalık uygulamada, hastalıkların müzik makamları ile olan ilişkisine, tarihte çocukluk ve ergenlikte ortaya çıkan hastalıkların tedavisi için önerilen makam önerilerini dinleyebilme imkânına yer veriliyor.

Müzenin birçok bölümünde ses sistemi var

İslam Medeniyetleri Müzesi’nde sesle ilgili yapılan bir uygulama da Türkiye’de ilk kez kullanıldı. Müzenin tavanı sesin emilmesini sağlayan mineral fiber tavan kaplamasıyla kaplandı.

Öte yandan, müzenin ses sisteminde kullanılan ultrasonik hoparlör teknolojisi, ziyaretçilere, eserleri gezerken gerçekçi bir deneyim kazanma fırsatı veriyor.

Bazı eserlere yerleştirilen psiko algısal efektler ve sesler sayesinde kişi algılanınca sistem aktive oluyor.

Bu sesler, paralar, seramikler, savaş malzemesi ve Kur'an-ı Kerimlerin yer aldığı bölümlerde duyulabiliyor.

18. yüzyıla ait bir kılıcı incelerken bir anda savaş meydanın ortasında savaşan askerlerin ve kılıç darbelerin sesiyle o andaymışsınız gibi hissedebiliyorsunuz.

İslam Medeniyetleri Müze Müdürü Nezih Ertuğ, İslam Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen eserler hakkında bilgi verdi. 

“Eserler erken dönemden başlıyor”

Ertuğ, müzede daha önce hiçbir yerde sergilenmemiş, İslam medeniyetlerine ait olan eserlerin ilk defa gün yüzüne çıkarıldığını belirterek, müzedeki bölümlerden ve eserlerden şöyle bahsediyor:

“Eserler genelde erken dönemden başlıyor. Memlüklüler'den Fatımiler'den Abbasiler’den gelen eserler var. Şam evrakı olarak geçen bölüm, bizim en eski koleksiyonlarımızın sergilendiği bölüm. Burada Kur’an-ı Kerim'in daha esre ve ötresinin olmadığı dönemlerden başlayan evraklar var.

Müzemizde yaklaşık olarak 15 tema belirledik. En altta kutsal emanetlerin olduğu Peygamber Efendimize atfedilen eserlerin olduğu bölümden başlıyoruz. Osmanlı Dokuma Sanatı Surre Alayı'nın temsil edildiği Kabe ve ilk mabet bölümümüz bulunuyor.

Şam evraklarının olduğu bölüm, Kuran-ı Kerim'lerin olduğu yer, fermanlar, beratlar, hat levhaları kaftanlar, orta kısımda bulunuyor. Kutsal Emanetler'in bir parçası olan tılsımlı gömlekler, Destimal ve Hırka-i Saadet ziyaretinin yapılmasından sonra dağıtılan Destimal örtüleri, arka kısımda yer alıyor. Savaş malzemelerinin olduğu bölümler, ocaklar, kılıçlar, neferler, sikkeler, Osmanlı ve Osmanlı öncesinde kullanılan binalardaki çini parçaları müzemizin ikinci katında sergileniyor.”

 “Osmanlı döneminde basılan ilk sikke sergileniyor”

Müzeye gelen ziyaretçilerin en çok ilgilendiği bölümlerden birinin Kutsal Emanetler olduğunu belirten Ertuğ, Fatih Sultan Mehmet’in çocukluk defterine de yoğun ilginin olduğunu söylüyor:

“Ziyaretçilerin, genellikle ilk başta girişteki kutsal emanetlere ilgisi yoğun oluyor. Kutsal Emanetler malum Peygamber Efendimize ait olan Hücreyi Saadet Perdesi ile başlıyor. Hücre-i Saadet perdesi ilk defa ziyaretçi ile buluşuyor. Onun yanında hat eserleriyle ilgili bölümümüz var. Ardından Sakal-ı Şerifler, Sakal-ı Şerif Muhafazaları, Hilye-i Şerifler, Sakalı Şerif kutuları sergileniyor. Bu bölüm Mekke-Medine toprağı olarak kutsal emanetlerle neticeleniyor. Daha sonra kubbe destinasyonu olan bölüm ve Ab-ı hayat bölümümüz yoğun ilgiye mazhar oluyor. 

Aynı zamanda bu müzede ilk defa sergilediğimiz Fatih Sultan Mehmet'in çocukluk defteri adını verdiğiniz çocukluk zamanında yazmış olduğu karalama defteri de yoğun ilgi alıyor. Bu defter daha önce Topkapı Sarayı'nda sergiye çıkmıştı ama Topkapı Sarayı'nın dışında ilk defa bizim müzemizde sergileniyor.

Müzemizde Osmanlı döneminde basılan ilk sikke de var. Daha önce Orhan Gazi döneminde basıldığı kitaplarda yazıyordu. Fakat son yapılan araştırmalarda çıkan sikkenin Osman Bey döneminde sikkenin basıldığı ortaya çıktı ve dünyadaki tek örneğini biz bu müzemizde sikkeler bölümünde sergiliyoruz. Daha önce hiçbir yerde sergilenmemişti.”

Eserlerin farklı müzelerden getirildiğine değinen Ertuğ şöyle devam ediyor:

“5 tane müzeden burada eser sergiliyoruz. BizimMilli Saraylar Koleksiyonu olarak Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Vakıflar, Türk Islam Eserleri Müzesi ve Türbeler Müzesi Müdürlüğü'nün depolarında daha önce hiç sergilenmemiş, ziyaretçiyle buluşmamış eserlerini biz buraya getirdik.”

“Ab-ı Hayat suyun hikayesini anlatıyor”

Müzede video prodüksiyonlarının olduğu bölümler ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekiyor. Ertuğ, görsel şölen sunan enstalasyonların temalarını anlatıyor:

“İslam Medeniyetleri Müzesi’nde 5 tane enstalasyon var. Türkiye'de bulunan özellikle büyük camilerin kubbeleri ile ilgili yapılmış bir enstalasyon. Her kubbenin görseli yansıtılıyor. O kubbenin olduğu camide okunmuş bir ezanı şerif orada insanlara dinlettiriliyor.

Sonra yine Ab-ı Hayat ikinci yoğun enstalâsyonumuz. Bu bölümde, adından da anlaşıldığı gibi aslında ana tema su. “Hayatı olan her şeyi ben sudan yarattım” ayeti kerimesine binaen yapıldı. Yani dünyaya suyun yağmur şeklinde gelişi, daha sonra yeryüzüne bu yağmurun gelmesiyle birlikte yeryüzünde hayatın başlaması, yeşillenmesi, doğaya bir can vermesi ve bununla bağlantılı olarak dünyada yeni bir hayatın oluşmasıyla ilgili bir enstalasyon çalışması.

İslamiyetin yayılışı ile ilgili bir enstalasyon çalışmamız var. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kuruluşu, yayılması, Balkanlar'a geçişi ve diğer fetihleri ile ilgili video çalışmamız var. Aynı zamanda Topkapı Sarayı'ndaki Kutsal Emanetler'in içeriğini anlatan bir videosuna ait gösterimiz bulunuyor.

Aşağı bölümde ise sadece resim olarak Mahmel-i Şerif'in yani Surre Alayı’nı temsilen Mahmel devesinin çadırının olduğu bir bölümümüz var. Orada Milli Saraylar koleksiyonuna bağlı Dolmabahçe Sarayı'ndaki en büyük Surre Alayı tablosu arkaya yansıtılıyor ve Sultan Aziz dönemine ait Mahmel devesinin üstündeki çadır birebir orijinal olarak temsil ediliyor.”

“Bazı sesler dinletilerek o anı yaşamanız sağlanıyor”

Ertuğ, ses sistemleriyle gerçekçi bir algı sunumunun yapılmaya çalışıldığını belirterek, bu bölümlerden bahsediyor:

“Bazı vitrinlerde özellikle savaş aletleriyle ilgili olan kılıç ve kalkan olan vitrinlerin önüne geldiğiniz andan itibaren üstteki mikrofon hoparlör sizi görüyor ve hemen savaş sahneleriyle ilgili bazı sesler dinletilerek o anı yaşamanızı sağlıyor.

Kur’an-ı Kerim'lerin olduğu bir vitrine de geldiğiniz zaman Allah’ın 99 ismi olan Esmaü’l Hüsna'nın mikrofondan kulağınıza geldiğini duyuyorsunuz.

Ayrıca, Edirne’de Şifahanede kullanılan tedavi müzikleri var. Mesela, sabah, Saba makamı ile başlıyor, akşama kadar farklı makamlarla, Hicaz, Rast, Buselik, Hüseyni gibi değişik makamlar o bölümlere geldiğiniz zaman dinletilerek tedavi olanağı sağlıyor.”

“Müzede üst düzey bir koruma güvenliğimiz var”

Eserlerin korunması için titizlik gösterildiğinin altını çizen Ertuğ, müzedeki güvenlik tedbirlerinin en üst düzeyde alındığını söylüyor:

“Müzede üst düzey bir koruma güvenliğimiz var. Vitrinlerin içindeki eserler ısı ve nem değerlerine göre her vitrine özel olarak ayarlanmış durumda. Yani özellikle organik eserlerde 18-22 derece ısı, yüzde 45 ile 55 arasında nem değerleri sabit tutulmuş, nem değerlerinde oluşabilecek herhangi bir ayarlamada ve hatta yükselmede alçalmada sistem tamamen devreye giriyor ve eserlerin bozulmaması için eserlere uygun hale getiriyor. 

Diğer vitrinlerin dış korumaları da lazer sistemle korunuyor. Yani vitrine dokunduğunuz zaman, bir vitrin açmaya çalıştığınız zaman ve hatta vitrini bir şeyle kırmaya çalıştığınız zaman hemen alarm veriyor ve o alarm verdiği anda alandaki yaklaşık 25-30 tane güvenlik görevlisi müdahale etmiş oluyor. Akşam çıkarken müze tamamen dijital olarak kilitleniyor lazer sistemiyle korumaya alınıyor. Kepenkleri indiriliyor, yangın alarmlarımız, hırsız alanlarımız ve diğer dedektörler aktif hale geldiği andan itibaren üst düzey bir güvenlik sağlanmış oluyor.” 

“Hafta sonu yaklaşık 12 bin kişi ziyaretçimiz oldu”

İstanbul Medeniyetler Müzesi, Ramazan ayı boyunca ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek. Ertuğ, son olarak, ilk günden beri ziyaretçilerin ilgisinin beklenilenden fazla olduğunu belirterek, müzenin gördüğü yoğun ilginin hedefleri olduğunun altını çiziyor:

“İstanbul Medeniyetler Müzesi’nin açılışı 8 Nisan cuma günü oldu ve biz cumartesi sabah halka kapılarımızı açtık. Sabah geldiğimizde insanların yoğun ilgisiyle karşılaştık ve müzenin kapısında insanlar müzenin açılmasını bekliyorlardı. Bu bizim için büyük bir onur oldu. Halkın teveccühüne nail olmak bizim hedeflerimizden biriydi. Çok başarılı oldu. Hafta sonu yaklaşık 12 bin kişi ziyaretçi yoğunluğumuz oldu. Halkımız doya doya gezdi. 

Ramazan ayının sonuna kadar ücretsiz olacak müzemiz. Ramazan ayı sonrası yönetim tarafından uygun bir fiyat belirlenecek. Bu ay boyunca 11.00-00.00 arasında açık müzemiz. Ramazandan sonra normal müze açılış kapanış saatleri 09.00-17.00 arası hizmet vermeye devam edeceğiz.”

Anahtar Kelimeler: