Genç kuşaklar bilmezler pek, anlatalım;
Küçük bir kesit verelim, Ağasar’dan
En az çeyrek asırdan da geriye gidelim…
Önce, kadınlar uyanır
Sonra güneş doğar bu topraklara...
Yirmi iki dal odun, bir yük eder
Ve kadın,
Yükünü sırtında, çiçeklerini fistanında taşır.
Bazen iner sarp dereye
Sonra, yamaçlara der türküyü.
Omzunu keser dırmaç ipi, yükü ağırlaşır
Taş asılır yaylalara yaklaşınca…
Alnından damla damla
Yeşil çimenlere döker incilerini.
Akşamüstü “ ıba” iner yollara
Bir ileri, bir geri
Dizlerine elleriyle dayanır…
Akşamları ezan, hızlı okunur memlekette,
Ezanla yarışan kadının,
Alaca karanlıkta, bir “argışlık” yolu kalır;
El ayasında,
Yayla evlerinden sızan kör ışıklara tutunur.
Ve yorgun güneş, kızıl öfkesiyle
Yıldızları sererken göğe,
Ancak eve gelir kadın; koca günde,
Dünyayı taşır, ama yetmez!
Hala, fistanında çiçekler taşır…
Ve memleketimde kadın,
Asırlar var ki,
Güneşle yarışır…
Hasan KESKİN