Kristalleri Kırmayın

  • 17.02.2022 23:32
  • Okunma: 1034 kez

Hz. Havva annemizden itibaren başlamıştı kadınlık ta ki sonsuza kadar. Dünyaya küçücük bir kız çocuğu olarak gelmiş, anne babasını emanet edilmişti ve kız çocuğu büyümüş genç, yetişkin bir kadın olmuş sorumluluklar ve hayat başlamıştı. Eğitim, öğrenim, sosyal hayat her alanda yapılması gereken görevleri vardı. Bir gün öğrenci ertesi gün öğretmen, daha ertesi gün ise bir eş olmuştu. Kadın toplumun temelini oluşturan en önemli bireydir. Dinimizde kadınların bizlere emanet olduğunu bildirmiştir. Tarihe döndüğümüzde kurultayda, mecliste kadınlara yer verilmiştir. Savaşlarda da önemli görevler üstlenmişlerdir. Ataerkil toplum yapımız olmasına rağmen son söz yine kadına aittir. Kadınlar gizli kahramanlardır. Güç, umut, neşe, düzen, hayat veren kişidir. Kadın olan evde hayat enerjisi vardır. Kadınsız bir ev ise güneş olmayan dört duvardır. Peki! Toplumda kadına ne kadar değer veriliyor? Tabi ki yasal haklar mevcut fakat kişisel olarak saygı duyuyor muyuz? Ya da toplumda yer veriyor isek, neden kadın cinayet haberlerini duyuyoruz. Bir anlık öfkeye, nefrete yenilip bir anneyi, bir eşi, eve doğan güneşi koparıyoruz. Oysa ki dünya kadınla güzelken. Bir masal düşünün sevgiyle, aşkla kurulan bir yuva içinde iki güzel çocuk, ocakta fokur fokur kaynayan çay evdeki huzur kokusu içimizi sarıyor. Adam kadını öylesine seviyor ki mutfağa gidip biraz geç kalsa, endişelenip hep onu kontrol etmeye gidiyordu. Aradan 15 yıl geçmişti kadının değerini hastanede ölümle mücadele ettiği zaman anlamıştı, önceden sürekli kavga, hakaret ve şiddet eğilimli bir adamken nasılsın hanım veya senin için ne yapabilirim demek yerine evi zindan ediyordu kadına. Dışarıya güçlü, mutlu görünmeye çalışan çocuklarını korumaya çalışan ve o acımasız adamı değiştirmeye çalışan yine kadındı. Direndi, çabaladı ama bir gün oldu kadın o amansız hastalığa yakalandı. O güçlü dağ gibi duran neleri göğüsleyip, yenilmeyen kadın şimdi kanser olmuştu. Ölümle burun burunaydı. Aylarca süren tedaviler, ilaçlar, anneliğinin gücü sayesinde yenmişti o illet hastalığında. O sırada adama kaybetmenin verdiği korku ve pişmanlıklar, onu bambaşka biri edivermişti. Yeni öğrenmişti sevmeyi ve değer vermeyi, işte hikaye bu bizler hep kaybedince ya da kaybettikten sonra anlıyoruz sevmeyi. Hayatımız boyunca kadına seni seviyorum deyip, bir çiçek alıp, incitmemeyi hep kaybedince mi, öldürünce mi anlarız. Kadınlar robot, araç, amaç, kurban değildir. Kadın insandır, duyguları vardır. Anadır, yardır, yardımseverdir. Kadına saygı ve sevgi bilincinde yaşayalım artık. Herkesin hikayesinde bir kahraman vardır, bu kahramanlarda kadınlardır. Çünkü hayatı kadın güzelleştirir, dünyada kadınla güzeldir. Kristalleri incitmemek ve kırmamak dileğimle...

Anahtar Kelimeler:

Yazarın Yazıları