"118 Kadın"

  • 23.04.2021 12:00
  • Okunma: 1431 kez

118 sıradan bir sayı değil. Sadece bir sayı hiç değil.

2021 Ocak ayından 19 Nisan tarihine kadar erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı. Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde erkekler tarafından katledilen kadınların sayısı önce 71, sonra 77, daha sonra 78, 82, 85, 88 ve şu an 118 olarak kaydedildi. Kimi en yakınındaki kimi ise hiç tanımadığı bir erkek tarafından katledildi. Ardında kalan ise öldürülen kadınların hakkını arayan güçlü kadın dayanışması ve “öldürülmüş tamam ama…” diye başlayan cümlelerin sahipleri.

Erkek şiddetini ne besliyor? Şüphesiz ataerkil sistem.

Erkek şiddetini, “kadınlık” ve “erkeklik” rollerini öğreten, pekiştirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan ataerkil sistem ve bu sistemin yeniden üreticileri besliyor.

Peki kimdir ataerkil sistemin yeniden üreticileri?

“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin”ciler.

“Anne olmayan kadın yarımdır”cılar.

“Ama onun da o saatte, o kıyafetle, orada ne işi varmış”çılar.

“Kadın kadınlığını erkek erkekliğini bilsin”ciler.

“Kocandır! Sever de döver de”ciler.

“Tecavüze uğrayan kadın ölsün”cüler.

“Bir kadın olarak sus!”cular.

“Bir kadının en güzel kariyeri anneliktir”ciler.

“Kızını dövmeyen dizini döver”ciler.

“Kız başına oralarda ne işin var”cılar.

“Erkek dediğin…”ciler.

“Kadın dediğin…”ciler.

“Kadınlarımız”cılar.

 Ve daha yüzlercesi…

Tüm bu eşitsiz sistem içerisinde, amaçları; “kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak” olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, bu eşitsizliği daha da besleyecek olması kaçınılmaz bir gerçek. Şimdi “Sözleşme varken kadınları çok mu korudu?” soruları havalarda uçuyor. Peki sözleşme ne kadar uygulandı? Maddelere ne kadar sadık kalındı?

Sözleşme maddeleri uygulansaydı ne olurdu?

1 yılda 23 defa suç duyurusunda bulunmasına rağmen takipsizlik verilen Ayşe Tuba Arslan, eski eşi Yalçın Özalpay tarafından öldürülemezdi. Ayşe Tuba Arslan bizimle olurdu.

Gülen Pamukçu, defalarca şikayetçi olmasına rağmen Ali Ulupınar hakkında takipsizlik kararı verilmeseydi Gülen Pamukçu öldürülemezdi. Gülen Pamukçu bizimle olurdu.

İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı 2021 Ocak ayına kadar bizimle olan 118 kadının belki de tamamı şu an yine bizimle olurdu.

Gerekli önlemlerin alınmadığı, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı “alerjinin” geçmediği, yasaların uygulanmadığı, kadınların kadın olmasından önce anneliğinin, ablalığının, kız kardeşliğinin konuşulduğu ve bunun üzerinden şiddetin derecelendirildiği bir dünyada kadınlar her zaman ikincil bir konumda bırakılmaya çalışılacaktır.

Bu sadece Türkiye’deki kadınların değil birçok ülkedeki kadınların maruz bırakıldığı ortak eylemler bütünüdür. Bugüne kadar yaptığımız ve bugünden sonra da yapacağımız ise tek bir kız kardeşimiz öldürülmeyene, cinsiyet temelli bir ayrımcılığa maruz bırakılmayana kadar ataerkil sistemin besleyicilerine karşı mücadele etmektir.

Şiddetin son bulduğu bir dünya dileğiyle…

 

Anahtar Kelimeler: 118 Kadın, Kadın Cinayetleri, Şiddet

Yazarın Yazıları